Tom breathed slowly and deeply to calm his nerves before going into the interview room.
- Tom görüşme odasına girmeden önce sinirlerini yatıştırmak için yavaş ve derinden nefes alıp verdi.
McClellan tried to calm Lincoln's fears.
- McClellan Lincoln'un korkularını yatıştırmak için çalıştı.
It's an excellent method to relieve stress.
- Bu, stresi yatıştırmak için mükemmel bir yöntem.
Tensions are starting to simmer between Sami and Layla.
- Sami ve Leyla arasındaki gerginlik yatışmaya başlıyor.
What do you think is the best way to defuse their argument?
- Onların tartışmasını yatıştırmak için en iyi yolun ne olduğunu düşünüyorsunuz?