Определение yasa в Турецкий язык Английский Язык словарь
- statute
- code
The school's dress code prohibits dyeing your hair a non-natural color.
- Okulun kıyafet kodu saçınızı doğal olmayan bir rengi boyamanızı yasaklıyor.
The Code of Hammurabi is one of the world's most ancient code of laws.
- Hammurabi kodu dünyanın en eski yasa kodlarından biridir.
- (Hukuk) law
Criminal law, also known as penal law, involves prosecution for an act that has been classified as a crime.
- Ceza hukuku, ceza yasası olarak da bilinen, bir suç olarak sınıflandırılmış olan bir hareket için takibat gerektirir.
Water law is the field of law dealing with the ownership, control, and use of water as a resource.
- Su yasası bir kaynak olarak suya sahip olma, kontrolü ve kullanımı ile ilgili hukuk alanıdır.
- act
Tom claimed that he didn't know his beach house was being used for illegal activities.
- Tom deniz evinin yasa dışı eylemler için kullanıldığını bilmediğini iddia etti.
The lawyer recommended his client to take legal action.
- Avukat müvekkilinin yasal yollara başvurmasını tavsiye etti.
- (a) law
- (Ticaret) code of conduct
- legislation
Southern senators blocked anti-lynching legislation through the 1930s.
- Güney senatörleri 1930'lu yıllara kadar linç önleme yasasını engelledi.
Our surveys indicate that the public would support the proposed legislation.
- Bizim anketler halkın önerilen yasayı destekleyeceğini göstermektedir.
- rule
That's against the rules.
- Bu yasalara aykırıdır.
The Supreme Court ruled that the law was illegal.
- Yargıtay yasanın yasa dışı olduğuna karar verdi.
- (Latin) lex
- annul
- ordinance
- act of congress
- regulation
- law, act kanun
- enaction
- code of laws, law code
- constitution
The 14th Amendment to the U.S. Constitution was ratified in 1868.
- ABD Anayasasında 14. yasa değişiklikliği 1868 yılında onaylanmıştır.
We need to uphold laws against discrimination — in hiring, and in housing, and in education, and in the criminal justice system. That is what our Constitution and highest ideals require.
- Ayrımcılığa karşı yasaları, işe alma, konut edinme, eğitim ve ceza adalet sistemini de desteklemeliyiz. Anayasa ve en üst düzey ideallerimiz gerektirdiği budur.
- enactment
- legislate
- the law
You have to abide by the laws.
- Yasalara uymak zorundasın.
We ought to obey the law.
- Biz yasaya itaat etmeliyiz.
- yasa tasarısı
- bill
President Hayes vetoed the bill.
- Başkan Hayes yasa tasarısını veto etti.
The President vetoed the bill, but Congress overrode his veto.
- Başkan yasa tasarısını veto etti fakat Kongre onun vetosunu geçersiz kıldı.
- yasa tasarısını kabul etmek
- pass a bill
- yasa tasarısını onaylamak
- (Politika, Siyaset) pass a bill
- yasa çıkarmak/koymak/yapmak
- to make laws
- yasa boşluğu
- (Kanun) loophole
- yasa dışı
- illicit
- yasa dışı
- illegal
- yasa dışı
- (Askeri) outlawed
- yasa dışı göç
- (Askeri) illegal migration
- yasa dışı hareket
- outrage
- yasa gereği
- by law
- yasa gereği
- according to the law
- yasa koruma
- (Askeri) law enforcement
- yasa koyma ile ilgili
- (Ticaret) legislative
- yasa koymak
- (Kanun) legislate
- yasa koymak
- (Kanun) lay down a law
- yasa maddesi değiştirmek
- (Politika, Siyaset) amend
- yasa maddesini değiştirmek
- (Kanun) amend
- yasa tasarisi
- resolution
- yasa tasarısı
- (Kanun) law draft
- yasa tasarısı
- (Politika, Siyaset) draft
- yasa tasarısı
- (Politika, Siyaset) proposed law
- yasa taslağı
- (Ticaret) draft
- yasa uygulamak
- enforce a law
- yasa yapmak
- legislate
- yasa çıkarmak
- legislate
- yasa çıkarmak
- enact
- yasa önergesi
- (Politika, Siyaset) bill
- yasa boğmak
- laws strangle
- yasa bilim
- nomology
- yasa bilimi uzmanı
- nomologist
- yasa bilimiyle ilgili
- nomological
- yasa boşluğu
- a loophole in the law
- yasa değişikliği
- (Kanun) law amendment
- yasa değişikliği
- amendment
Some claim that full-body scanners violate the Fourth Amendment.
- Bazıları tam vücut tarayıcılarının dördüncü yasa değişikliğini ihlal ettiğini iddia etmektedir.
The Thirteenth Amendment freed all Negro slaves.
- On üçüncü yasa değişikliği tüm zenci köleleri serbest bıraktı.
- yasa düzenlemek
- prepare a law
- yasa düzenlemek
- enact a law
- yasa dışı
- (Hukuk) unlawful
- yasa dışı eylem
- malpractice
- yasa dışı faiz
- (Ticaret) anatocism
- yasa dışı gelir
- (Ticaret) illegal income
- yasa dışı ilan etme
- (Kanun) illegitimation
- yasa dışı işçiler
- (Hukuk) illegal workers
- yasa dışı satış yapma
- (Ticaret) bootlegging
- yasa dışı silah transferi
- illegal arms transfers
- yasa dışı sozleşmeler
- illegal contracts
- yasa dışı sınır geçişi
- (Askeri) illegal border cross
- yasa dışı ticaret
- (Hukuk) illegal traffic
- yasa dışı ticaret
- (Ticaret) illicit trade
- yasa dışı ve uygunsuz ticaret yapmak
- (Hukuk) trafficking
- yasa egemenliği
- (Politika, Siyaset) rule of law
- yasa geçirmek
- pass law
- yasa gücündeki kararname
- (Hukuk) decree
- yasa hazırlamak
- prepare a law
- yasa hükmü
- (Ticaret) statutory provision
- yasa kitabı
- code
- yasa konusu
- the subject of legislation
- yasa koruma açısından hassas; miras ve kazanç beyanı; Lincoln Laboratuvarları De
- (Askeri) law enforcement sensitive; leave and earnings statement; Lincoln Laboratories Experimental Satellite
- yasa koruma, güvenlik polisi
- (Askeri) law enforcement
- yasa koyan
- (Hukuk) legislative
- yasa koyucu
- lawmaker, legislator
- yasa olmak
- become law
- yasa sözcüsü attorney attached
- to the Danıştay
- yasa tanımamak
- flout the law
- yasa tasarlama süreci
- (Politika, Siyaset) legislative drafting
- yasa tasarısı sunmak
- (Politika, Siyaset) bring in a bill
- yasa tasarısı sunmak
- (Kanun) introduce a bill
- yasa tasarısını veto etmek
- (Kanun) veto the bill
- yasa taslağı
- skeleton law
- yasa teklifi
- resolve
- yasa teklifi
- (Kanun) law proposal
- yasa teklifi sunmak
- give notice of motion
- yasa teklifinde bulunma hakkı
- initiative
- yasa tutma
- deploration
- yasa uygulayıcı
- (Kanun) legislation officer
- yasa uygulayıcı makam
- (Hukuk) law enforcement agency
- yasa yapan kimse
- lawgiver
- yasa yapmak
- to legislate (for/against sth)
- yasa yapımı ile ilgili
- (Hukuk) legislative
- yasa çiğnemek
- violate the law
- yasa çiğnemek
- flout the law
- yasa çıkartmak
- pass a law
- yasa çıkartmak
- enact a law
- yasa çıkmak
- (a law) be enacted
- (yasa) çıkarmak
- establish
- (yasa) çıkarmak
- enact
- federal yasa
- federal law
- sunmak (yasa vb)
- report
- temel yasa
- basic law
- ulusal yasa
- national law
- yerel yasa
- bylaw
- yasalar
- laws
You have to abide by the laws.
- Yasalara uymak zorundasın.
We should always obey laws.
- Biz her zaman yasalara itaat etmeliyiz.
- yasalar
- pass laws
- Federal Yasa Uygulama Eğitim Merkezi
- (Askeri) Federal Law Enforcement Training Center
- Uluslar Arası Narkotik ve Yasa Uygulama İşleri (USG)
- (Askeri) International Narcotics and Law Enforcement Affairs (USG)
- antitröst yasa
- anti-trust law
- bağlayıcı yasa
- binding law
- fiziksel yasa
- physical law
- geçici yasa
- (Ticaret) emergency decree
- kilit yasa
- key law
- kişisel özgürlükle ilgili yasa
- charta
- kısıtlayıcı yasa maddesi
- restrictive clause
- yasalar
- institutes
- yasalar
- Jura
- yasalar
- regulations
- çiğneyen (kural/yasa)
- infringer