yardım etmek

listen to the pronunciation of yardım etmek
Турецкий язык - Английский Язык
help

The boy cried Wolf, wolf! and the villagers came out to help him. - Kurt, kurt diye çocuk bağırdı! ve köylüler ona yardım etmek için dışarı çıktılar.

It is our duty to help one another. - Birbirimize yardım etmek bizim görevimizdir.

assist

Tom is here to assist us. - Tom bize yardım etmek için burada.

Tom reached down to assist Mary to her feet. - Tom Mary'nin ayaklarına yardım etmek için elini aşağıya doğru uzattı.

aid

The singers sang together in order to raise money to help people with AIDS. - Aids'li insanlara yardım etmek amacıyla para toplamak için şarkıcılar birlikte şarkı söylediler.

hand

She devoted her life to helping the handicapped. - O, özürlülere yardım etmek için hayatını adadı.

Tom's only too happy to lend a hand where necessary. - Tom sadece gerektiği yerde yardım etmekten çok mutlu.

further
bear out
second
bear up
1. to help, aid, assist. 2. to encourage, foster, abet
pull through
comfort
give smb. a lift
afford assistance
lend assistance
a) to help, to assist, to aid, to succour, to succor b) (suça) to abet
bear a hand
lend help to
lend oneself to
service
bear smb. out
support

Tom doesn't make enough money to support his family. - Tom ailesine yardım etmek için yeterli para kazanmıyor.

befriend
(Hukuk) assist with (to), contribute to, grant assistance
lend a hand

Tom's only too happy to lend a hand where necessary. - Tom sadece gerektiği yerde yardım etmekten çok mutlu.

tide over
corroborate
facilitate
be of assistance
advance
succor
(Ticaret) boost
contribute
conduce
conduce to
carry

The box was so heavy that Tom had to help Mary carry it home. - Kutu o kadar ağırdı ki Tom Mary'nin onu eve götürmesine yardım etmek zorunda kaldı.

conduce toward
abet
cheer
lend a hand to
to help

It is our duty to help one another. - Birbirimize yardım etmek bizim görevimizdir.

The boy cried Wolf, wolf! and the villagers came out to help him. - Kurt, kurt diye çocuk bağırdı! ve köylüler ona yardım etmek için dışarı çıktılar.

do someone good
make oneself useful
bestead
minister
back

Tom is the only one who came back to help. - Tom yardım etmek için dönen tek kişi.

Tom sent me back to help. - Tom yardım etmek için beni geri gönderdi.

be of use
give a leg up
see through
give a hand
give smb. a leg up
yardım etme
{i} helping

Tom volunteered a good deal of his time to helping those less fortunate than himself. - Tom kendinden daha az şanslı olanlara yardım etmek için zamanının çoğunu harcamaya gönüllüydü.

Don't tell Tom that Mary isn't planning on helping his mother. - Mary'nin onun annesine yardım etmeyi planlamadığını Tom'a söyleme.

yardım et
{f} helping

Tom volunteered a good deal of his time to helping those less fortunate than himself. - Tom kendinden daha az şanslı olanlara yardım etmek için zamanının çoğunu harcamaya gönüllüydü.

I was attracted to the idea of helping others and getting money. - Diğerlerine yardım etme ve para kazanma fikri beni cezbetti.

yardım et
{f} aid

They came to our aid at once. - Onlar derhal bize yardım etmeye geldiler.

I was arrested for aiding in his escape. - Onun kaçmasına yardım ettiğim için tutuklandım.

yardım etme
accommodation
yardım et
{f} help

Yesterday I helped my father. - Dün babama yardım ettim.

Yesterday I helped the father. - Dün babama yardım ettim.

yardım et
{f} succor
yardım et
help&
yardım et
conduce to
yardım et
{f} assist

She assisted her brother with his homework. - Erkek kardeşine ev ödevinde yardım etti.

They assisted the painter financially. - Mali olarak ressama yardım ettiler.

yardım et
tide over
yardım et
{f} succour
yardım et
conduce
atlamasına yardım etmek
give smb. a leg up
gelişmesine yardım etmek
(Hukuk) foster
yardım et
tideover
yardım etme
boost
Турецкий язык - Турецкий язык
ianet
(Osmanlı Dönemi) REFD
(Osmanlı Dönemi) VİZARE
muavenet etmek
Yardım etme
(Osmanlı Dönemi) MUAZADE
Yardım etme
(Osmanlı Dönemi) İ'TİYAN
yardım etmek
Избранное