I have to create a new website.
- Yeni bir web sitesi yaratmak zorundayım.
We don't want to create any new problems.
- Biz hiç yeni sorunlar yaratmak istemiyoruz.
Human beings are created to create things.
- İnsan oğlu bir şeyler yaratmak için yaratıldılar.
They want to create a synthetic life form.
- Onlar sentetik yaşam formu yaratmak istiyor.
It is not possible to conceive without perceiving.
- algılama olmadan yaratmak imkansızdır.
That's got to make a difference.
- O bir fark yaratmak zorunda.
I want to make a difference.
- Ben bir fark yaratmak istiyorum.
Investors must distinguish between genuine value creation and wishful thinking.
- Yatırımcılar, gerçek değer yaratma ile hüsnükuruntuyu ayırt etmeliler.
A nation creates music — the composer only arranges it.
- Bir ulus kendi müziğini yaratır - besteci yalnızca onu düzenler.
Human beings are created to create things.
- İnsan oğlu bir şeyler yaratmak için yaratıldılar.
Our company is going to be left behind too if we don't create an environment in which we can get instant Internet access.
- Acil internet girişi olan bir çevre yaratmazsak, bizim şirketimizde geride kalacak.
Human beings are created to create things.
- İnsan oğlu bir şeyler yaratmak için yaratıldılar.
God created the world.
- Allah dünyayı yarattı.
Example sentence no. 354618 created a lot of confusion on the Tatoeba website.
- 354618 no'lu örnek cümle, Tatoeba web sitesinde birçok karışıklık yarattı.
Your behavior is creating a lot of problems.
- Davranışın çok sayıda sorun yaratıyor.
The separatist movement is creating conflict within the country.
- Ayrılıkçı hareket ülke içinde çatışma yaratıyor.
People of Almaty, let us create a child-friendly city!
- Alma-Ata halkı, haydi çocuk dostu bir şehir yaratalım!
If God doesn't exist in our world, then I will create God with my own hands.
- Tanrı dünyamızda yoksa, öyleyse Tanrı'yı kendi ellerimle yaratacağım.
Religion played a very important role in creating the various calendars still in use.
- Din hala kullanımda olan çeşitli takvimleri yaratmada çok önemli bir rol oynamıştır.
She's good at creating the narrative of a crime.
- O bir suçun öyküsünü yaratmada iyidir.