yaratıcı

listen to the pronunciation of yaratıcı
Турецкий язык - Английский Язык
creator

Zamenhof, the creator of Esperanto, was an ophthalmologist. - Esperanto'nun yaratıcısı Zamenhof, bir göz doktoruydu.

Zamenhof, the creator of Esperanto, was an ophthalmologist. - Zamenhof, Esperantonun yaratıcısı, bir göz doktoruydu.

creative

You have to be creative. - Yaratıcı olmak zorundasın.

Tom doesn't think he's as creative as Mary. - Tom, Mary kadar yaratıcı olduğunu düşünmüyor.

composer
creative, constructive, imaginative, original, inventive, productive; creator, designer
productive

Productive thinking and creativity are unthinkable without imagination. - Üretken düşünce ve yaratıcılık; hayal gücü olmadan düşünülemez.

original

The work I'm doing now requires originality. - Şimdi yaptığım iş yaratıcılık gerektirir.

father
builder
author
procreative
procreator
inspired
pregnant
ingenious
originator
inventor
originative
fertile

He has a fertile imagination. - Onun yaratıcı bir hayal gücü var.

You have a fertile imagination. - Senin yaratıcı bir hayal gücün var.

imaginative

Our public leaders are imaginative and often come up with new ideas. - Bizim kamu liderleri yaratıcı ve sık sık yeni fikirler ortaya atarlar.

He is a very imaginative writer. - O, çok yaratıcı bir yazardır.

inventive

Mary is very inventive. - Mary çok yaratıcıdır.

worker
architect
constructive
designer
yaratıcı olmayan
unimaginative
yaratıcı drama
(Tiyatro) Creative drama

Some pedagogs from western countries thinks that creative drama is important for the children at the begining of educations.

yaratıcı, yaratan
Creator, the Creator
yaratıcı dürtü
creative urge
yaratıcı zekâ
original genius
yarat
(Bilgisayar) compose

A nation creates music — the composer only arranges it. - Bir ulus kendi müziğini yaratır - besteci yalnızca onu düzenler.

yarat
{f} created

Human beings are created to create things. - İnsan oğlu bir şeyler yaratmak için yaratıldılar.

The two mirrors facing each other created a repeating image that went on to infinity. - Birbirlerine bakan iki ayna, sonsuza kadar yinelenen bir görüntü yarattı.

yarat
{f} creating

A young Kyrgyz woman, creating a miracle with her own hands in Moscow, amazed the Dagestanis. - Moskova’da kendi elleriyle bir mucize yaratan genç bir Kırgız kadın, Dağıstanlıları şaşırttı.

We should spend our time creating content for our website rather than wasting time worrying about minor cosmetic details. - Küçük kozmetik detaylar hakkında endişelenerek zaman kaybetmektense web sitemiz için içerik yaratarak zamanımızı harcamalıyız.

yarat
create

If God doesn't exist in our world, then I will create God with my own hands. - Tanrı dünyamızda yoksa, öyleyse Tanrı'yı kendi ellerimle yaratacağım.

Example sentence no. 354618 created a lot of confusion on the Tatoeba website. - 354618 no'lu örnek cümle, Tatoeba web sitesinde birçok karışıklık yarattı.

yeniden yaratıcı
regenerative
yaratıcılar
creators
efsane yaratıcı
mythogenic
Турецкий язык - Турецкий язык
Yaratma yeteneği olan: "Gazi yaratıcı bir enerji kaynağı..."- F. R. Atay
Yaratma yeteneği olan
yaratıcı
Избранное