I am training hard so that I may win the race.
- Ben, yarışı kazanabilirim diye sıkı eğitim yapıyorum.
The United States had won the race to the moon.
- Amerika Birleşik Devletleri, aya yarışı kazandı.
Tom doesn't know a whole lot about racing.
- Tom yarış hakkında çok şey bilmiyor.
Boats were racing last night.
- Tekneler dün gece yarışıyorlardı.
Having run the race, Jane had two glasses of barley tea.
- Yarışı koştuktan sonra, Jane iki bardak arpa çayı içti.
She was strong enough to run a 10-mile race.
- 10 millik bir yarışı koşmak için yeterince güçlüydü.
Only four horses competed in the race.
- Sadece dört at yarışta yarıştı.
Tom competes in ski races.
- Tom kayak yarışında yarışıyor.
The wrestler had his right leg broken in a bout.
- Bir yarışmada güreşçinin sağ bacağı kırıldı.
We can't compete with that.
- Biz onunla yarışamayız.
Nobody can compete with that.
- Hiç kimse onunla yarışamaz.
He wants to participate in the contest.
- O, yarışmaya katılmak istiyor.
He was disqualified from taking part in the contest.
- O, yarışmaya katılmaktan diskalifiye edildi.
This is a public street, not a racetrack.
- Bu bir kamu sokağı, bir yarış pisti değil.
Tom went to the horse races once last summer.
- Tom geçen yaz bir kez at yarışlarına gitti.
I never bet on horse races.
- At yarışlarında asla bahse girmedim.