Определение yapan в Турецкий язык Английский Язык словарь
- {i} maker
- monger
- doer
- performer
- acting
- executer
- author
- performing
- enact
- alışkanlık yapan
- addictive
- zina yapan erkek
- adulterer
- zina yapan kadın
- adulteress
- yapan kimse
- agent
- yayın yapan
- broadcaster
- yaldız işleri yapan kimse
- someone who gilded jobs
- yakın işbirliği yapan kimseler
- (Hukuk) close collaborator
- yankı yapan
- resonant
- yanlış yapan
- erring
- yardım yapan kimse
- contributory
- yasa yapan kimse
- lawgiver
- yazışma yapan kimse
- correspondent
- yap
- do
- yap
- did
The chief engineer did research hand in hand with his assistant.
- Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.
The girl did nothing but cry.
- Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
- yap
- does
Why doesn't anybody translate my sentences?
- Neden kimse cümlelerimin çevirisini yapmıyor?
Regardless of what he does, he does it well.
- Yaptığını düşünmeden, onu iyi yapar.
- baskı yapan
- repressive
- bağımlılık yapan
- addictive
Caffeine is an addictive drug.
- Kafein bağımlılık yapan bir maddedir.
- cinsiyet ayrımı yapan
- sexist
- enerji aktarımı yapan sistem
- transducer
- hayal kırıklığı yapan
- disappointing
- kanun yapan
- legislative
- yap
- {f} doing
You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
- Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
Translating sentences on Tatoeba is more fun than doing homework.
- Tatoeba'da cümleleri çevirmek ev ödevi yapmaktan daha eğlenceli.
- ayrıcalık yapan
- discriminating
- bale yapan erkek
- (Muzik) dancer
- boks yapan
- (Spor) boxing
- dizayn yapan
- (Ticaret) designer
- hırsızlık yapan
- thievish
- ihracat yapan
- (Ticaret) exporting
- indirim yapan mağazalar
- discount houses
- karma eğitim yapan
- (Eğitim) co-ed
- kemik yıkımı yapan hücre
- (Tıp) osteoclast
- rekor yapan
- record
- sakso yapan kimse
- (Argo) cocksucker
- solo yapan
- (Muzik) soloist
- uygunsuz şakalar yapan
- facetious
- yap
- (Bilgisayar) do it
We'll do it when we have time.
- Zamanımız olduğunda onu yapacağız.
You must do it yourself.
- Onu kendin yapmalısın.
- yersiz espri yapan
- facetious
- zinde yapan
- bracing
- sal yapan kimse
- rafter
- yap
- made of
Bottles of beer are made of glass.
- Bira şişeleri camdan yapılır.
Beer bottles are made of glass.
- Bira şişeleri camdan yapılır.
- yap
- {f} making
He was guilty of making a mistake.
- O, bir hata yapmaktan suçluydu.
Tom worries about making mistakes at work.
- Tom, iş yaparken yapılan hatalardan endişeleniyor.
- yap
- {f} performing
Tom saved Mary's life by performing the Heimlich maneuver.
- Tom Heimlich manevrasını yaparak Mary'nin hayatını kurtardı.
Dr. Jackson is performing an autopsy.
- Dr. Jackson otopsi yapıyor.
- yap
- hold in
- yap
- {f} done
He cannot have done such a thing.
- Öyle bir şey yapmış olamaz.
She can't have done such a thing.
- O öyle bir şey yapmış olamaz.
- yap
- made up
A molecule is made up of atoms.
- Bir molekül atomlardan yapılmıştır.
She has made up her mind to go to America to study.
- O, eğitim yapmak için Amerika'ya gitmeye karar verdi.
- yap
- {f} make of
I'm not quite sure what to make of this.
- Bununla ilgili ne yapacağımdan pek emin değilim.
Tom and Mary aren't quite sure what to make of this.
- Tom ve Mary, bununla ilgili ne yapacaklarından pek emin değildir.
- yap
- held in
The conference is to be held in Tokyo the day after tomorrow.
- Konferans öbür gün yapılacak.
Rio's carnival is held in February.
- Rio karnavalı şubat ayında yapılır.
- yap
- commit
They made John chairman of the committee.
- Onlar John'ı komite başkanı yaptı.
The enemy committed a horrible manslaughter in the city.
- Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.
- yap
- {f} made
Bottles of beer are made of glass.
- Bira şişeleri camdan yapılır.
Butter is made from milk.
- Tereyağı sütten yapılır.
- yap
- make&
- yap
- make
The baby is asleep. Don't make a noise.
- Bebek uyuyor. Gürültü yapmayın.
Don't be afraid to make mistakes when speaking English.
- İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkmayın.
- pratik yapan kimse
- practitioner
- bağımlılık yapan maddeler
- addictive substances
- derleme yapan kimse
- collection agent
- evde yemek yapan kadın
- The women cook at home
- fütühat yapan
- conquest which
- heykel yapan kimse
- statue-man
- hileci, hile yapan, dolandırıcı
- Tricks, cheat, the cheat
- kârgir bina yapan
- masonry building, which
- madalyon yapan veya satan kimse
- or anyone who sells medals
- mahya yapan kimse
- ridge-man
- ragga müziği yapan kişi
- raggant
- veda konuşması yapan
- valedictorian
- yap
- committed
He committed an illegal act.
- O, yasa dışı bir eylem yaptı.
Many atrocities were committed during the war.
- Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.
- Uluslar arası Taşımacılık Yapan Araç Personeli Konusunda Avrupa Anlaşması
- (Hukuk) European Agreement on the Work of Personal of Vehicles Engaged in International Road Haulage
- VHF Her İstikamete Yayın Yapan Taktik Hava Seyrüsefer İstasyonu (Cihazı)
- (Askeri) very high frequency omnidirectional range station and/or tactical air navigation
- adıl görevi yapan
- pronominal
- aklına eseni yapan
- wanton
- alet yapan
- toolmaker
- alet yapan
- tool-maker
- alışkanlık yapan
- habit forming
- alışkanlık yapan
- habit-forming
- analizler yapan ve bunları yayımlayan genel müdürlük
- (Hukuk) Eurostat
- anti propaganda yapan kimse
- diversionist
- arabaya servis yapan restoran
- drive in
- arama yapan kimse
- searcher
- arama çalışması yapan kimse
- researcher
- arıcılık yapan kimse
- apiarist
- askerlik yapan kadın
- servicewoman
- ateş yapan
- feverish
- atış yapan oyuncu
- striker
- ayrıcalık yapan
- respectful
- ayrıcalık yapan
- discriminatory
- ayrıcalık yapan
- discriminative
- ayrım yapan
- discriminative
- ayrım yapan
- differential
- ayrım yapan
- discriminatory
- açış konuşması yapan kimse
- keynoter
- ağ yapan
- telary
- ağaç uru yapan sinek
- gallfly
- aşırı hız yapan sürücü
- speeder
They catch a lot of speeders around here.
- Onlar bu civarda bir sürü aşırı hız yapan sürücüleri yakalarlar.
- aşırı hız yapan sürücü
- speedster
- aşırılık yapan kimse
- extremist
- bahis yapan kimse
- punter
- bakım ve onarım yapan kimse
- renovator
- bal yapan
- melliferous
- baskı yapan
- domineering
- bağlaç görevi yapan
- conjunctive
- bağımlılık yapan ilaç
- addictive drug
- bağış yapan kimse
- grantor
- bağış yapan kimse
- subscriber
- başka şirket hisselerine yatırım yapan şirket
- mutual fund
- beklenmedik bir çıkış yapan kimse
- sleeper
- bel altı espriler yapan
- scatological
- belli bir noktada görev yapan polis
- point policeman
- belli bir noktada görev yapan polis
- policeman on point duty
- bira yapan kimse
- brewer
- birkaç kişilik iş yapan kimse
- oneman show
- bok edebiyatı yapan
- scatological
- bomba etkisi yapan şey
- bombshell
- borsa hisselerinden vurgun yapan salaş yer
- bucket shop
- borsada kendi hesabına işlem yapan kimse
- dealer
- dalış yapan kimse
- diver
- dağıtım yapan kişi
- deliverer
- delta yapan kol
- distributary
- derme çatma ev yapan müteahhit
- jerry builder
- devir yapan
- revolving
- değirmen yapan usta
- millwright
- dikey iniş ve kalkış yapan insansız hava aracı
- (Askeri) vertical takeoff and landing unmanned aerial vehicle
- dikey ve/veya kısa iniş ve kalkış yapan uçak
- (Askeri) vertical and/or short takeoff and landing aircraft
- dikine iniş kalkış yapan uçak
- (Askeri) short takeoff and vertical landing aircraft
- doğaçtan yapan kimse
- extemporizer
- duyuru yapan kimse
- crier
- dünya turu yapan kimse
- circumnavigator
- düşmanla işbirliği yapan kimse
- quisling
- dış ticareti devlet eliyle yapan ülkelerden ithalat
- (Hukuk) import from country of state trade
- elinden geleni yapan
- all out
- emboli yapan ajanlar
- (Tıp) embolizing agents
- ensest yapan
- incestuous
- espri yapan
- gagman
- espri yapan
- gagster
- ev işlerini yapan kadın
- housekeeper
- ev işlerini yapan koca
- househusband
- evde hırsızlık yapan
- (Kanun) housebreaker
- evden hırsızlık yapan
- (Kanun) burgler
- evden hırsızlık yapan
- (Kanun) house breaker
- evden hırsızlık yapan
- (Kanun) burglar
- eve dönüş yapan
- home-coming
- evinde parça başı iş yapan kimse
- outworker
- gaf yapan
- blundering
- gaz yapan
- (yiyecek) windy
- genelleme yapan kimse
- generalizer
- gereksiz tekrar yapan
- tautological
- gereksiz tekrar yapan
- tautologic
- grev yapan
- striking
The striking workers protested their pay cut.
- Grev yapan işçiler ücretlerinin kesilmesini protesto etti.
- görev yapan uzmanlar
- (Hukuk) experts on mission
- görüşmeyi yapan kimse
- interviewer
- gösterişli eşyalar yapan
- arty crafty
- gümüş işi yapan kimse
- silversmith
- haksızlık yapan kimse
- tort feasor
- halisünasyon yapan ilaç
- hallucinogen
- hasta rolü yapan kimse
- malingerer
- hastalık yapan
- sickly
- havaya kavis yapan top
- screwball
- her türlü ev işi yapan kimse
- bottle washer
- hesap yapan kimse
- calculator
- heveslenerek bir şeyler yapan kimse
- faddist
- hizmetli görevi yapan kimse
- servitorship
- hobi olarak yapan kimse
- hobbyist
- hız yapan sürücü
- speeder
They catch a lot of speeders around here.
- Onlar bu civarda bir sürü aşırı hız yapan sürücüleri yakalarlar.
- hız yapan sürücü
- speedster
- ikram servisi yapan kişi veya kuruluş
- caterer
- ilmik yapan aygıt
- (Tekstil) looper
- iltihap yapan
- suppurative
- indüksiyon yapan
- inductive
- ingilizce eğitim yapan okul
- (Dilbilim) english medium school
- iplik yapan
- thread maker
- ipotek yapan alacak sahibi
- mortgagee
- ishal yapan
- purgative
- ishal yapan
- lapactic
- iskonto işlemleri yapan banka
- (Ticaret) discount house
- istek yapan daire
- (Askeri) requiring department
- istif yapan kimse
- stacker
- istifleme yapan işçi
- (Ticaret) stower
- izinsiz yayın yapan
- pirate
- içkiyle erkekleri domuz yapan kadın
- Circe
- işbirliği yapan
- coefficient
- jogging yapan
- jogger
The zombies attacked the joggers.
- Zombiler jogging yapanlara saldırdı.
- kaba yama yapan kimse
- botcher
- kabarcıklar yapan
- bubbling
- kafa yapan
- heady
- kalp para yapan
- (Ticaret) coiner
- kamp yapan kimse
- camper
- kamuoyu yoklaması yapan kimse
- surveyor
- kanun yapan
- lawgiving
- kanun yapan kadın
- legislatress
- kanun yapan kadın
- legislatrix
- kanun yapan kimse
- legislator
- karavanla yolculuk yapan kimse
- caravaner
- karma eğitim yapan
- coed
- kazı yapan kimse
- excavator
- kelime oyunu yapan kimse
- punster
- kendi kendine kayıt yapan
- self-recording
- kesintisiz gönderme yapan hat
- (Askeri) pulse link repeater
- konserve yapan kimse
- preserver
- korsan satış yapan
- (Ticaret) bootlegging
- korsan yayın yapan kimse
- pirate
- kumarda hile yapan
- rook
- kur yapan kimse
- wooer
- kurt yapan
- helminthic
- kötü malzeme ile ev yapan inşaatçı
- jerry builder
- kötülük yapan kimse
- misdoer
- kürtaj yapan kimse
- abortionist
- kısa dalga yayın yapan
- short wave
- lezzetli yapan
- taste maker
- lobi faaliyeti yapan
- lobbyist
- lobicilik yapan kimse
- lobbyist
- madende destek kirişi yapan kimse
- timberman
- mahkemeye itaatsizlik yapan kimse
- contemner
- maya yapan
- (Gıda) leaver
- monolog yapan kimse
- diseur