yapabilme

listen to the pronunciation of yapabilme
Турецкий язык - Английский Язык
to make
can

I need some apples so I can make an apple pie. - Elmalı pasta yapabilmem için birkaç elmaya ihtiyacım var.

Is there any other way I can pay you? - Sana ödeme yapabilmemin başka bir yolu var mı?

yapabilmek
{f} can

He works hard so that he can study abroad. - O, yurtdışında eğitim yapabilmek için çok çalışıyor.

yap
do
yap
did

Did you do it by yourself? - Onu kendin mi yaptın?

The chief engineer did research hand in hand with his assistant. - Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.

yap
does

He doesn't know who built those houses. - O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.

Regardless of what he does, he does it well. - Yaptığını düşünmeden, onu iyi yapar.

yap
{f} doing

Translating sentences on Tatoeba is more fun than doing homework. - Tatoeba'da cümleleri çevirmek ev ödevi yapmaktan daha eğlenceli.

I'm doing this for you. - Bunu senin için yapıyorum.

yapabilmek
be capable of
yap
(Bilgisayar) do it

I want to do it myself. - Onu kendim yapmak istiyorum.

We'll do it when we have time. - Zamanımız olduğunda onu yapacağız.

yapabilmek
get by
yapabilmek
be up to
yap
made of

In ethnic Iranian foods, you can see many products which are made of milk. - Etnik İran gıdalarında, sütten yapılan birçok ürün görebilirsiniz.

Beer bottles are made of glass. - Bira şişeleri camdan yapılır.

yap
{f} making

He is afraid of making mistakes. - Hata yapmaktan korkuyor.

He was guilty of making a mistake. - O, bir hata yapmaktan suçluydu.

yap
{f} performing

Tom saved Mary's life by performing the Heimlich maneuver. - Tom Heimlich manevrasını yaparak Mary'nin hayatını kurtardı.

Dr. Jackson is performing an autopsy. - Dr. Jackson otopsi yapıyor.

yap
hold in
yap
{f} done

Having done my homework, I watched the baseball game on television. - Ev ödevimi yaptıktan sonra ,televizyonda beyzbol oyununu izledim.

It can be done in a day. - O, bir günde yapılabilir.

yap
made up

She has made up her mind to go to America to study. - O, eğitim yapmak için Amerika'ya gitmeye karar verdi.

This stool is made up of leather and wood. - Bu tabure, deri ve tahtadan yapılmıştır.

yap
{f} make of

What did you make of that? - Onunla ilgili ne yaptın?

Tom and Mary aren't quite sure what to make of this. - Tom ve Mary, bununla ilgili ne yapacaklarından pek emin değildir.

yap
held in

Rio's carnival is held in February. - Rio karnavalı şubat ayında yapılır.

The conference is to be held in Tokyo the day after tomorrow. - Konferans öbür gün yapılacak.

yap
commit

The committee had a long session. - Komite uzun bir oturum yaptı.

They made John chairman of the committee. - Onlar John'ı komite başkanı yaptı.

yap
{f} made

Beer bottles are made of glass. - Bira şişeleri camdan yapılır.

She made coffee for all of us. - O hepimiz için kahve yaptı.

yap
make&
yap
make

Don't be afraid to make mistakes when speaking English. - İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkmayın.

A good daughter will make a good wife. - İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.

yapabilmek
get to
yap
committed

Many atrocities were committed during the war. - Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.

He committed a gaffe when he asked whether she was pregnant. - O onun hamile olup olmadığını sorduğunda gaf yaptı.

aynı anda birkaç işlem yapabilme
time sharing
her şeyi yapabilme
omnipotence
toksin yapabilme özelliği
(Tıp) toxigenicity
Английский Язык - Английский Язык

Определение yapabilme в Английский Язык Английский Язык словарь

Yap
An atoll in the Caroline Islands of western Micronesia
yap
To bark; to yelp
yap
informal terms for the mouth
yap
A badly behaved child, a brat
yap
A bark; a yelp
yap
To talk, especially excessively
yap
{f} yelp, bark; talk noisily or foolishly; chatter
yap
The mouth, which produces speech
yap
An informal talk
yap
{i} yelp, bark; chatter, foolish talk; uncouth person; mouth (Slang)
yap
The high-pitched bark of a small dog
yap
Of a small dog, to bark
yap
If a small dog yaps, it makes short loud sounds in an excited way. The little dog yapped frantically. An island group and state of the Federated States of Micronesia in the western Caroline Islands of the western Pacific Ocean. Discovered by the Spanish in 1791, it became part of a Japanese mandate after 1920 and fell to U.S. forces in 1945. the sound a small dog makes when it yaps
yap
bark in a high-pitched tone; "the puppies yelped"
Датский Язык - Турецкий язык

Определение yapabilme в Датский Язык Турецкий язык словарь

Yap
saçmalama