He studied the structure of her face.
For some, the structure of school life was oppressive.
There's lots of structure to be fished along the west shore of the lake; the impoundment submerged a town there when it was built.
This structure contains both date and timezone information.
The building is under construction.
- Bina yapım aşamasındadır.
A new road is under construction.
- Yeni bir yol yapım aşamasındadır.
Skyscrapers are beautiful structures.
- Gökdelenler güzel yapılardır.
This is the most massive structure I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük yapıdır.
A man cannot be made in a mold.
- Bir insan, bir kalıp içinde yapılamaz.
She has a robust constitution.
- Onun sağlam bir yapısı var.
They are building a house.
- Onlar bir ev yapıyorlar.
This building is a capsule hotel lodging men and women.
- Bu yapı erkekleri ve kadınları konaklayan kapsül bir oteldir.
I was dwarfed by his gigantic frame.
- Onun dev gibi yapısı tarafından cüceleştim.
The building will be made of concrete on a steel framework.
- Yapı, çelik iskelet üzerine betondan yapılacaktır.
Esperanto is not only nominally but also structurally an international language.
- Esperanto sadece nominal olarak değil aynı zamanda yapısal olarak da uluslararası bir dildir.
This building is not structurally sound.
- Bu bina yapısal olarak sağlam değil.
No formal action was taken.
- Resmi bir işlem yapılmadı.
It is important that you attach your photo to the application form.
- Başvuru formuna fotoğrafınızı yapıştırmanız önemlidir.
My mother taught me how to make osechi.
- Annem bana nasıl osechi yapılacağını öğretti.
Make yourself presentable.
- Kendinizi prezentabl yapın.
I think we should use our time a bit more constructively.
- Bizim zamanı biraz daha yapıcı kullanmamız gerektiğini düşünüyorum.
Tom worked for a construction company in Boston.
- Tom Boston'da bir yapı şirketi için çalıştı.
India ink produces an interesting pattern when used as a dye.
- Çini mürekkebi boya olarak kullanıldığı zaman ilginç bir yapı üretir.
Those who intended to stay quickly adopted the island speech patterns, while those who did not, did not.
- Niyetli olmayanlar uyum sağlamazken, kalmaya niyetli olanlar adanın konuşma yapılarına çabucak uyum sağladılar.
You can adjust game configuration options when starting the game for the first time.
- Oyuna ilk kez başlarken oyunu yapılandırma seçeneklerini ayarlayabilirsiniz.
It is necessary to look more carefully into the demographic configuration of this region.
- Bu bölgenin demografik yapısına daha dikkatli bakılması gerekir.
It works exactly as advertised.
- O tamamen reklam yapıldığı gibi çalışır.
Tom works out in a gym near his house.
- Tom evinin yakınındaki bir spor salonunda egzersiz yapıyor.
This building is made of stone.
- Bu bina taştan yapılmıştır.
My father is a master builder.
- Babam bir yapı ustasıdır.
Do you study chemistry?
- Kimya öğrenimi yapıyor musun?
Tom is majoring in chemistry.
- Tom kimyada ihtisas yapıyor.
Tom was given a blood transfusion.
- Tom'a kan nakli yapıldı.
Tom said he liked what she had made for dinner, but he was only being polite.
- Tom onun akşam yemeği için yaptığını beğendiğini söyledi fakat o sadece kibarlık yapıyordu.
Tom couldn't just sit by and watch Mary being bullied.
- Tom sadece yanında oturup Mary'ye zorbalık yapılmasını izleyemedi.
The building will be made of concrete on a steel framework.
- Yapı, çelik iskelet üzerine betondan yapılacaktır.
The whole framework was made of iron.
- Bütün iskelet demirden yapıldı.
Use the highest heat settings only when you're ironing fabrics made of natural fibers like cotton or linen.
- Sadece pamuk ve keten gibi doğal liflerden yapılmış kumaşları ütülerken en yüksek ısı ayarlarını kullanın.
These warm socks are made from alpaca fiber.
- Bu kışlık çoraplar alpaka liften yapılır.
The new edifice of the theatre looks very splendid.
- Tiyatronun yeni yapısı çok görkemli görünüyor.
The dress is made of a thin fabric.
- Elbise ince bir kumaştan yapılmıştır.
Use the highest heat settings only when you're ironing fabrics made of natural fibers like cotton or linen.
- Sadece pamuk ve keten gibi doğal liflerden yapılmış kumaşları ütülerken en yüksek ısı ayarlarını kullanın.
These socks are made from bamboo fibre.
- Bu çoraplar bambu lifinden yapılır.
These hand-made articles differ in quality.
- Bu el yapımı eşyalar kalite olarak farklıdır.
Tom is doing everything within his power to improve the patients quality of life.
- Tom hastaların yaşam kalitesini iyileştirmek için gücü dahilinde her şeyi yapıyor.
Death is a disgusting thing that nature has to hide, and it does it well.
- Ölüm, doğanın gizlemesi gereken iğrenç bir şey ve bunu iyi yapıyor.
Visible from space, the Great Barrier Reef is the largest structure on Earth made by living organisms.
- Uzaydan görülebilen Great Barrier Reef, canlı organizmalar tarafından yapılan dünyadaki en büyük yapıdır.
My mother is making a cake.
- Annem bir pasta yapıyor.
I object to his making private calls on this phone.
- Ben bu telefondan özel arama yapılmasına karşıyım.
The majority of big banks are introducing this system.
- Büyük bankaların çoğunluğu bu sisteme geçiş yapıyor.
Because the personal computer here cannot change the system, nothing can be done.
- Buradaki kişisel bilgisayar sistemi değiştiremediği için hiçbir şey yapılamaz.