Определение yapısı в Турецкий язык Английский Язык словарь
- generated
- past of generate
- {s} created, produced
- yapı
- construction
The bridge is under construction.
- Köprü yapım aşamasındadır.
Tom worked for a construction company in Boston.
- Tom Boston'da bir yapı şirketi için çalıştı.
- yapı
- structure
These structures would rarely, if ever, occur in spoken English.
- Bu yapılar nadiren, kırk yılda bir, konuşma İngilizcesinde olurlar.
Skyscrapers are beautiful structures.
- Gökdelenler güzel yapılardır.
- yapı
- {i} mold
A man cannot be made in a mold.
- Bir insan, bir kalıp içinde yapılamaz.
- yapı
- {i} mould
- yapı
- constitution
She has a robust constitution.
- Onun sağlam bir yapısı var.
- yapı
- (a) building, edifice, (a) construction, (a) structure
- yapı
- building
This building is made of stone.
- Bu bina taştan yapılmıştır.
The building was built in 1960.
- Bina 1960'ta yapıldı.
- yapı
- {i} frame
The whole framework was made of iron.
- Bütün iskelet demirden yapıldı.
This is a picture frame made of plastic.
- Bu, plastikten yapılmış bir resim çerçevesi.
- yapı
- makeup, character, personality (of someone)
- yapı
- structural
Chomsky is a structural linguist.
- Chomsky bir yapısal dil bilimcidir.
Esperanto is not only nominally but also structurally an international language.
- Esperanto sadece nominal olarak değil aynı zamanda yapısal olarak da uluslararası bir dildir.
- yapı
- {i} architecture
- yapı
- {i} texture
- yapı
- {i} habit
- yapı
- {i} form
It is important that you attach your photo to the application form.
- Başvuru formuna fotoğrafınızı yapıştırmanız önemlidir.
No formal action was taken.
- Resmi bir işlem yapılmadı.
- yapı
- {i} make
She knows how to make candy.
- Nasıl şekerleme yapılacağını bilir.
He knows how to make a radio.
- Nasıl bir radyo yapılacağını bilir.
- aile yapısı
- family structure
- arazi yapısı
- lay
- bilgisayar yapısı
- computer architecture
- blok yapısı
- (Coğrafya) block structure
- cümle yapısı
- wording
- dizin yapısı
- (Bilgisayar) directory structure
- dosya yapısı
- (Bilgisayar) file system
- fizik yapısı
- physique
- ileti yapısı
- (Bilgisayar) message format
- insan yapısı
- (Ticaret) manmade
- kabuk yapısı
- (Coğrafya) crustal structure
- kemik yapısı
- bone structure
- kuvvet yapısı
- (Askeri) force structure
- makine yapısı
- (Ticaret) machine made
- mesaj yapısı
- (Bilgisayar) message format
- stok yapısı
- (Denizbilim) stock structure
- sınıf yapısı
- class structure
- tane yapısı
- (İnşaat) grain structure
- vade yapısı
- (Kanun) maturity composition
- yapı
- (Denizbilim) strucure
- yapı
- (Bilgisayar) construct
The rightmost lane is now under construction.
- En sağdaki şerit yapım aşamasındadır.
I think we should use our time a bit more constructively.
- Bizim zamanı biraz daha yapıcı kullanmamız gerektiğini düşünüyorum.
- yapı
- civil work
- yapı
- make-up
- yapı
- (Dilbilim) usage
- yapı
- (Politika, Siyaset) breakdown
- yapı
- temperament
- yapı
- set-up
- yapı
- pattern
India ink produces an interesting pattern when used as a dye.
- Çini mürekkebi boya olarak kullanıldığı zaman ilginç bir yapı üretir.
Those who intended to stay quickly adopted the island speech patterns, while those who did not, did not.
- Niyetli olmayanlar uyum sağlamazken, kalmaya niyetli olanlar adanın konuşma yapılarına çabucak uyum sağladılar.
- yapı
- (Jeoloji) constraction
- yapı
- configuration
You can adjust game configuration options when starting the game for the first time.
- Oyuna ilk kez başlarken oyunu yapılandırma seçeneklerini ayarlayabilirsiniz.
It is necessary to look more carefully into the demographic configuration of this region.
- Bu bölgenin demografik yapısına daha dikkatli bakılması gerekir.
- yapı
- design
- yapı
- dwelling
- yapı
- works
He works as a teacher, but actually he's a vampire.
- Öğretmenlik yapıyor ama aslında bir vampir.
It works exactly as advertised.
- O tamamen reklam yapıldığı gibi çalışır.
- yapı
- {i} conformation
- ücret yapısı
- (Ticaret) wage structure
- yapı
- vein
- yapı
- build
This building is a capsule hotel lodging men and women.
- Bu yapı erkekleri ve kadınları konaklayan kapsül bir oteldir.
They are building a house.
- Onlar bir ev yapıyorlar.
- yapı
- morpho-
- madde yapısı
- chemistry
- organizasyon yapısı
- organizational structure
- toplum yapısı
- community structure
- yapı
- chemistry
Tom is majoring in chemistry.
- Tom kimyada ihtisas yapıyor.
Do you study chemistry?
- Kimya öğrenimi yapıyor musun?
- yapı
- stucture
- Müşterek Karargah Kuvvet Yapısı, Kaynağı ve Tahsisi Başkanlığı
- (Askeri) Director for Force Structure, Resource, and Assessment, Joint Staff
- acil kapama yapısı
- emergency closing structure
- ahlâk yapısı
- moral fiber
- ana yol öncelik yapısı
- (Bilgisayar,Teknik) bus priority structure
- besleme yapısı
- feed structure
- bilgi yönetimi teknik mimari yapısı
- (Askeri) technical architecture framework for information management
- bina yapısı
- building structure
- buyruk yapısı
- (Bilgisayar,Teknik) order structure
- damar yapısı
- (Tıp) vascular structure
- delikli gaz yapısı
- (Avcılık) rear aperture sight
- diş yapısı
- dentition
- doku iç yapısı
- (Tıp) case microstructure
- dosya yapısı
- file structure
- duygu yapısı
- structure of feeling
- düzenleme yapısı
- regulating structure
- düzgün zemin yapısı
- regular soil structure
- düşünce yapısı
- frame of mind
- düşünce yapısı
- genius
- eylem yapısı
- (Pisikoloji, Ruhbilim) action pattern
- fizik yapısı build
- (of a person's body)
- hava hareket filosu; Kara Kuvvetleri idari yapısı; Mevcudat Yönetim Sistemi
- (Askeri) air mobility squadron; Army management structure; Asset Management System
- hece yapısı
- (Dilbilim) syllable structure
- hece yapısı koşulları
- (Dilbilim) syllable structure conditions
- ifade yapısı
- phrase structure
- ingot yapısı
- ingot structure
- iskelet yapısı
- skeletal structure
- işlevsel karşılıklı işlerlik yapısı
- (Askeri) functional interoperability architecture
- kafa yapısı
- attitude of mind
- kafa yapısı
- habit of mind
- kafa yapısı
- habit
- kalıp yapısı
- formwork
- kamu yapısı
- public building
- kazan yapısı
- boiler house
- kelime yapısı
- word structure
- komut yapısı
- order structure
- kristal yapısı
- crystal structure
- kul yapısı
- man-made
- kütük yapısı
- file structure
- lif yapısı
- fiber structure
- meşcere yapısı
- stand structure
- milli enformasyon alt yapısı
- (Askeri) national information infrastructure
- modal eylem yapısı
- (Pisikoloji, Ruhbilim) modal action pattern
- modern ingilizce'nin yapısı
- (Eğitim) structure of modern english
- molekül yapısı
- molecular structure
- muhafaza yapısı
- (Çevre) containment structure
- muhafaza yapısı
- protective structure
- muhafaza yapısı
- protection structure
- mutfak yapısı
- (Gıda) cookhouse
- müşterek raporlama yapısı
- (Askeri) joint reporting structure
- optimum sermaye yapısı
- (Ticaret) optimal capital structure
- otoriter güç yapısı
- (Pisikoloji, Ruhbilim) authoritarian power structure
- paket ağ alt yapısı
- packet core
- petrol alanı yapısı
- (Madencilik) oil field structure
- pres-ihtiyaç yapısı
- (Pisikoloji, Ruhbilim) press-need pattern
- sahil koruma yapısı
- sea defence structure
- sanayi yapısı
- industrial construction
- seviye kontrol yapısı
- level check structure
- sucuk yapısı
- (Jeoloji) boudinage
- sulama yapısı
- irrigation structure
- tahliye yapısı
- wasteway structure
- tavan yapısı
- (İnşaat,Teknik) ceiling structure
- tiyatro yapısı
- (Tiyatro) theater building
- toprak yapısı
- soil structure
- ulusal muhabere idare yapısı
- (Askeri) national telecommunications management structure
- vergi yapısı
- (Hukuk) tax structure
- vücut yapısı
- figure
Because she has a good figure, whatever she wears suits her.
- Onun iyi bir vücut yapısı olduğu için ne giyse ona uyar.
- vücut yapısı
- physique
- vücut yapısı
- build
- vücut yapısı
- anatomy
- vücut yapısı
- bodybuild
- yapı
- corpus
- yapı
- composition
- yapı
- contexture
- yapı
- blood
Tom was given a blood transfusion.
- Tom'a kan nakli yapıldı.
- yapı
- (Hukuk) construction, structure
- yapı
- make, origin: Alman yapısı bir tabanca a revolver made in Germany/a German-made revolver
- yapı
- being
As a result, people have got so used to being paid this way that they're uncomfortable with any other.
- Sonuçta, insanlar kendilerine bu şekilde ödeme yapılmasına öyle alışmışlar ki başka türlüsünden rahatsız oluyorlar.
Tom couldn't just sit by and watch Mary being bullied.
- Tom sadece yanında oturup Mary'ye zorbalık yapılmasını izleyemedi.
- yapı
- framework
The whole framework was made of iron.
- Bütün iskelet demirden yapıldı.
The building will be made of concrete on a steel framework.
- Yapı, çelik iskelet üzerine betondan yapılacaktır.
- yapı
- building, construction: Herkeste bir yapı hevesi başladı. Everyone was seized with a desire to build
- yapı
- build, structure; constitution; physique; frame
- yapı
- building, construction, edifice " bina; structure" " strüktür; fabric; configuration, conformation; (beden) build; temperament, disposition
- yapı
- fiber
These warm socks are made from alpaca fiber.
- Bu kışlık çoraplar alpaka liften yapılır.
Muscles are made of hundreds of thin fibers.
- Kaslar yüzlerce ince liften yapılmıştır.
- yapı
- disposition
- yapı
- edifice
The new edifice of the theatre looks very splendid.
- Tiyatronun yeni yapısı çok görkemli görünüyor.
- yapı
- make up
- yapı
- fabric
Use the highest heat settings only when you're ironing fabrics made of natural fibers like cotton or linen.
- Sadece pamuk ve keten gibi doğal liflerden yapılmış kumaşları ütülerken en yüksek ısı ayarlarını kullanın.
The dress is made of a thin fabric.
- Elbise ince bir kumaştan yapılmıştır.
- yapı
- erection
- yapı
- fibre
These socks are made from bamboo fibre.
- Bu çoraplar bambu lifinden yapılır.
- yapı
- habit of body
- yapı
- {i} strain
- yapı
- {i} presence
- yapı
- {i} quality
If you want quality, pay for it.
- Eğer kalite istiyorsanız, bunun için ödeme yapın.
The life preserver must be made of high quality materials.
- Cankurtaran yüksek kaliteli malzemelerden yapılmış olmalıdır.
- yapı
- artifact
- yapı
- gestalt
- yapı
- setup
- yapı
- homologue
- yapı
- {i} Nature
Death is a disgusting thing that nature has to hide, and it does it well.
- Ölüm, doğanın gizlemesi gereken iğrenç bir şey ve bunu iyi yapıyor.
- yapı
- {i} organism
Visible from space, the Great Barrier Reef is the largest structure on Earth made by living organisms.
- Uzaydan görülebilen Great Barrier Reef, canlı organizmalar tarafından yapılan dünyadaki en büyük yapıdır.
- yapı
- {i} making
My mother gave me a pair of gloves of her own making.
- Annem bana kendi yapımı bir çift eldiven verdi.
My mother is making a cake.
- Annem bir pasta yapıyor.
- yapı
- {i} system
I need to configure this server with an appropriate firewall system.
- Uygun bir güvenlik duvarı sistemiyle bu sunucuyu yapılandırmam gerekiyor.
More information on the system structure is available in the Features section.
- Sistem yapısı hakkında daha fazla bilgi, özellikler bölümünde mevcuttur.
- zemin yapısı
- soil structure
- Üs Bilgi Alt Yapısı
- (Askeri) Base Information Infrastructure