Определение yanma в Турецкий язык Английский Язык словарь
- combustion
Carbon monoxide is a poisonous substance formed by the incomplete combustion of carbon compounds.
- Karbon monoksit karbon bileşiklerinin tam yanmamasından oluşan zehirli bir maddedir.
Oxygen is necessary for combustion.
- Oksijen yanma için gereklidir.
- combustion, burning; oxidation
- ignition
- (sigorta) burnout
- (cilt) tanning
- swelter
- sting
- glowing
- beside
- (Çevre) burn up
- (Kanun) commission
- fire
We kept the fire burning.
- Biz ateşin yanmasını sürdürdük.
Wet firewood doesn't burn well.
- Islak odun iyi yanmaz.
- combustibility
- burnout
- burn of
- afterburning
- blast
- yanmak
- burn
- yan
- side
Wherever you go, you see a lot of bicycles left on sidewalks near stations.
- Nereye giderseniz gidin, istasyonların yanında kaldırımlar üstünde bırakılmış çok sayıda bisiklet görürsünüz.
I took sides with them in the argument.
- Ben, bu tartışmada onların yanında yer aldım.
- yanma artığı
- combustion residue
- yanma basıncı
- combustion pressure
- yanma davranışı
- burning behaviour
- yanma enerjisi
- combustion energy
- yanma gerilimi
- burning voltage
- yanma hücresi
- combustion chamber
- yanma izi
- burn
- yanma noktası
- burning point
- yanma odası
- combustion chamber
- yanma verimi
- combustion efficiency
- yanma ısısı
- combustion heat
- yanmak
- fire
- yan
- lateral
- yan
- side; direction; place; auxiliary, subsidiary; askew, sidelong
- yan
- {s} collateral
- yanmak
- to burn, to be on fire, to be alight, to kindle, to blaze; (ışık, vb.) to be on; (ampul, sigorta) to blow; (motor, vb.) to burn out; to bake; to get sunburnt/suntanned; to have high temperature/fever; to be ruined, to be done for; to hurt, to sting, to sm
- yanmak
- {f} burn out
- eksik yanma
- incomplete combustion
- yan
- (Biyokimya) para
This paragraph is well written, but there is a mistake in the last sentence.
- Bu paragraf iyi yazılmış ama son cümlede bir yanlışlık var.
- yan
- sidewise
- yan
- place
The darkest place is under the candlestick.
- Çıra dibine kör yanar.
Tom had to pay a fine because he parked in the wrong place.
- Tom arabasını yanlış yere park ettiği için ceza ödemek zorunda kaldı.
- yan
- party
Who was at the party beside Jack and Mary?
- Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi?
I suggest we go over to Tom's and help him get ready for the party.
- Tom'un yanına gitmemizi ve ona partiye hazırlanması için yardım etmemizi öneriyorum.
- yan
- direction
By mistake I boarded a train going in the opposite direction.
- Yanlışlıkla ters yöne giden bir trene bindim.
We hurried in the direction of the fire.
- Yangın istikametinde koşturduk.
- yan
- subsidiary
- yan
- auxiliary
- yan
- (Biyokimya) neighbouring
- yanmak
- catch fire
- yanmak
- flame
- yanmak
- be done for
- yanmak
- have high temperature
- yanmak
- out
- yanmak
- be on
- yanmak
- fall in love with
- yanmak
- to be on
- yanmak
- sidelong
- yanmak
- feel grieved
- yanmak
- to be done for
- yanmak
- ignite
- yanmak
- get sunburnt
- yanmak
- ruined
- yanmak
- become invalid
- yanmak
- hurt
- yanmak
- come on
- yanmak
- consume
- yanmak
- blow
- yanmak
- to be out
- yanmak
- flank
- yanmak
- conflagrate
- yanmak
- be ruined
- yanmak
- coal
- yanmak
- on
- yanmak
- be on fire
- yanmak
- to be ruined
- yanmak
- done for
- yanmak
- be out
- yan
- flank
- yan
- part
I suggest we go over to Tom's and help him get ready for the party.
- Tom'un yanına gitmemizi ve ona partiye hazırlanması için yardım etmemizi öneriyorum.
The house next door is a bit loud. I wonder if they're throwing a party.
- Yandaki ev biraz gürültülü. Onların parti yapıp yapmadıklarını merak ediyorum.
- yan
- skew
- yan
- {f} glowing
- yan
- sideways
Mary tilted her head sideways.
- Mary başını yana yatırdı.
Inmates were forced to sleep in one cell, often sideways.
- Tutuklular bir hücrede uyumaya zorlandı, sık sık yan yana.
- yan
- cockeyed
- yan
- {f} glow
- yan
- awry
- yan
- laterality
- yanmak
- light up
- yanmak
- smart
- yanmak
- strike
- yan
- wall
I was robbed of my wallet by the man sitting next to me.
- Yanımda oturan adam tarafından cüzdanım soyuldu.
Please put the table next to the wall.
- Lütfen masayı duvarın yanına koy.
- yan
- burned
The fire burned up brightly.
- Ateş parlak bir şekilde yandı.
Both buildings burned down.
- Her iki bina da yandı.
- yan
- by side
The two houses stand side by side.
- İki ev yan yana durur.
We walked along side by side.
- Biz yan yana yürüdük.
- yan
- (Biyokimya) neighbour
I'll leave a key with my next-door neighbour in case you get here before I do.
- Buraya gelmeden önce buraya gelme ihtimaline karşı, yanımdaki kapı komşuma bir anahtar bırakacağım.
The neighbours have been banging about next door all morning.
- Yan komşular sabahtan beri gürültü yapıyor.
- yanmak
- go on
- yanmak
- get burnt
- yanmak
- {f} take
- yanmak
- to burn
- yanmak
- to get burn
- açık yanma odası
- open combustion chamber
- daire kesitli yanma odası
- (Havacılık) annular comustion chamber
- dönel yanma odası
- turbulence chamber
- güneşte yanma
- suntanning
- güneşten yanma
- sunburn
- homojen yanma
- (Kimya) homogeneous combustion
- hızlı yanma
- rapid combustion
- ideal yanma
- perfect combustion
- ikincil yanma
- afterburning
- ikincil yanma
- secondary combustion
- içten yanma
- spontaneous combustion
- kesikli yanma
- (Havacılık) chuffing
- kesikli yanma
- (Havacılık) chugging
- silindirik yanma odası
- (Havacılık) can type burner
- tam yanma
- complete combustion
- teorik yanma
- (Otomotiv) theoretical combustion
- terminal yanma basıncı
- terminal combustion pressure
- uzun uzun dert yanma
- an Iliad of woes
- yan
- (a) side
- yan
- with; alongside, alongside of: Yanına hiç para alma! Don't take any money with you! Yanımda çalışıyor. He works alongside me
- yan
- asquint
- yan
- sideward
- yan
- aspect, side (of a matter)
- yan
- bye
- yan
- sidelong
- yan
- by
- yan
- parietal
- yan
- secondary
- yan
- part (of one's body): Her yanım ağrıyor. I ache all over
- yan
- subordinate
The sentence has got too long again. Then just take out a few of the subordinate clauses.
- Cümle tekrar uzun sürdü. O zaman birkaç yan cümleyi çokarın.
According to some experts the spoken language uses few subordinate clauses.
- Bazı uzmanlara göre, konuşulan dil çok az sayıda yan cümleler kullanır.
- yan
- ancillary
- yan
- neighborhood, vicinity, diggings: O yanlarda oturuyor. He lives in that area
- yan
- flanking
- yan
- in comparison with, alongside of: Hüsnü, Zühtü'nün yanında bir sıfırdır. Hüsnü's nothing compared to Zühtü
- yan
- lateral, side, located at or towards a side
- yan
- direction (line or course extending away from a given point)
- yan
- aslant
- yan
- rakish
- yan
- astray
- yanmak
- to be inflamed with love for, be madly in love with; to feel a burning (sexual) desire for, have the hots for
- yanmak
- fuze
- yanmak
- to be burned, scorched, or singed; to get a burn or scald; to get sunburned
- yanmak
- to have a burning sensation in (one's eyes, throat, etc.), (for one's eyes, throat, etc.) to burn
- yanmak
- toast
- yanmak
- to expire; to become void
- yanmak
- light
- yanmak
- broil
- yanmak
- /için/ to burn with regret (because of). yanıp yakılmak/yakınmak to pour out one's woes
- yanmak
- (for an electrical implement) to burn out
- yanmak
- to be burning (with an emotion, a feeling)
- yanmak
- inflame
- yanmak
- sting
- yanmak
- (güneşte) tan
- yanmak
- (for a light, eye of a stove) to be on, be burning; (for electricity) to be on
- yanmak
- to be out, be eliminated (used by children when playing certain games)
- yanmak
- scorch
- yanmak
- to be in a bad predicament, be sunk, be done for, have had it; to get it in the neck; to be in the soup
- yanmak
- glow
- yanmak
- fuse
- yanmak
- swelter
- yanmak
- to burn, be on fire; to burn up, burn down
- yanmak
- (for an agricultural crop) to be damaged: Portakallar dondan yandı. The orange trees were damaged by the frost
- yanmak
- to have fever, be feverish; /içinde/ to burn with (fever)
- yanmak
- to feel great sadness (at); to feel bitter regret (for)
- yanmak
- to be inflamed with love for, be madly in love with; to feel a burning (sexual) desire for, have the hots for. yanıp tutuşmak
- yanmak
- /için/ to have a burning desire (for something, to do something); to burn (to do something)
- yanmak
- be hot
- yanmak
- kindle
- yanmak
- (for a place) to be blazing hot, be hot as blazes
- yerinde yanma
- in situ combustion
- yuvarlak yanma
- (Havacılık) all directional patch
- ön yanma odası
- precombustion chamber