yanlışlar

listen to the pronunciation of yanlışlar
Турецкий язык - Английский Язык
mistakes
third-person singular of mistake
plural of mistake
yanlış
mistake

If you see a mistake, then please correct it. - Eğer bir yanlış görürsen sonra lütfen düzelt.

I took his umbrella by mistake. - Yanlışlıkla onun şemsiyesini aldım.

yanlış
wrong

She told me how it was wrong to steal. - O bana hırsızlığın ne kadar yanlış bir şey olduğunu anlattı.

Parents teach their children that it's wrong to lie. - Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.

yanlış
error

I thank you sincerely for having shown me the errors. - Bana yanlışlarımı gösterdiğin için sana içtenlikle teşekkür ederim.

There are errors in this phone bill. - Bu telefon faturasında yanlışlıklar var.

yanlış
{s} incorrect

Cross out the incorrect words. - Yanlış kelimeleri çiziniz.

He broke the machine by using it incorrectly. - O, yanlış kullanarak makineyi bozdu.

yanlış
false

Do you think her story is false? - Onun hikayesinin yanlış olduğunu düşünüyor musunuz?

The contestant made two false starts. - Yarışmacı, iki yanlış start yaptı.

yanlış
awry
yanlış
{s} erroneous
yanlış
mis

If you see a mistake, then please correct it. - Eğer bir yanlış görürsen sonra lütfen düzelt.

Please forgive me for opening your letter by mistake. - Yanlışlıkla mektubunu açtığım için lütfen beni affet.

yanlış
erronous
yanlış
inaccurate

The data is often inaccurate. - Bilgi çoğunlukla yanlıştır.

That film was an extremely inaccurate portrayal of key historical events. - O film önemli tarihsel olayların son derece yanlış bir tasviriydi.

yanlış
spurious
yanlış
sham
yanlış
beam
yanlış
inexact
yanlış
{i} fluff
yanlış
uncalled-for
yanlış
misleading
yanlış
demerit
yanlış
lapse
yanlış
nice
yanlış
trouble
yanlış
misguided

Nothing could be more misguided. - Hiçbir şey daha yanlış yönlendirilmiş olamazdı.

yanlış
ımproper
yanlış
garbled
yanlış
wrong to
yanlış
amiss

Something amiss was going on. - Yanlış bir şeyler oluyordu.

Something seemed amiss. - Bir şey yanlış görünüyordu.

yanlış
be false
yanlış
bug

Some bugs were fixed. - Bazı yanlışlar düzeltildi.

yanlış
wrongs

Two wrongs do make a right. - İki yanlış bir doğru eder.

Two wrongs don't make a right. - İki yanlış bir doğru etmez.

yanlış
fault

The most perfidious way of harming a cause consists of defending it deliberately with faulty arguments. - Bir sebebe zarar vermenin en haince yolu kasten yanlış görüşleri savunmaktan oluşur.

With all his faults, he is respected by everybody. - Tüm yaptığı yanlışlarına rağmen, herkes tarafından saygı duyulur.

yanlış
mistaken

Your policy is mistaken. - Senin politikan yanlış.

I think I mistakenly sent that email to Tom. - Sanırım o email'i yanlışlıkla Tom'a gönderdim.

yanlış
fallacy
yanlış
inadvisable
yanlış
error, blunder, mistake, wrong, fault; wrong, incorrect, false, mistaken, improper, inaccurate, inexact, fallacious; wrong
yanlış
error, blunder, mistake; misstep
yanlış
untrue
yanlış
wrong, incorrect, erroneous
yanlış
wrongly, incorrectly, erroneously: Beni yanlış anlama! Don't get me wrong!/Don't misinterpret what I'm saying. Onu yanlış tanıyorsun. You've got a wrong impression of her./You don't know her as she really is
yanlış
bug , FALSE
yanlış
miscue
yanlış
wrongly

I formulated it wrongly. - Onu yanlış şekilde formüle ettim.

You were wrongly accused. - Sen yanlış yere suçlandın.

yanlış
improper
yanlış
corrigendum
yanlış
errant
yanlış
wry
yanlış
inaccuracy
yanlış
misprision
yanlış
fallacious
yanlış
corrupt
yanlış
slipup
yanlış
bad

Tom speaks French so badly that he is often misunderstood. - Tom Fransızcayı o kadar kötü konuşuyor ki çoğunlukla yanlış anlaşılıyor.

The bad thing about inferiority complexes is that the wrong people have them. - Aşağılık kompleksleri hakkında kötü şey onlara yanlış insanların sahip olması.

yanlış
lapsus
yanlış
{s} wrongheaded
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение yanlışlar в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Yanlış
eğri
yanlış
Bir kurala, bir ilkeye, bir gerçeğe uymayan, aykırı olan, hatalı
yanlış
Yanlış bir biçimde, yanlış olarak, hatalı olarak
yanlış
Yanlış bir biçimde, yanlış olarak, hatalı olarak: "Evime gitmek için yanlış söyledim, gitmemek için vapurun kaçmasını bekliyordum."- S. F. Abasıyanık
yanlış
Bir kurala, bir ilkeye, bir gerçeğe uymayan, aykırı olan, hatalı: "Yanlış ve mantıksız hareketim bu suretle cezalanmalı."- A.Gündüz
yanlış
Bir kurala, bir ilkeye, bir gerçeğe uymama durumu, yanılgı, hata
yanlış
Biçimsel düşünme yasalarına uymayan, düşünülen şeyle uyuşmayan
yanlışlar
Избранное