yanıklar

listen to the pronunciation of yanıklar
Турецкий язык - Английский Язык
(Tıp) burns

Tom had burns all over his body. - Tom'un vücudunun her yerinde yanıkları vardı.

Tom died from burns in 2013. - Tom 2013'te yanıklardan öldü.

celebrated Scottish poet (1759-1796)
plural of burn
United States comedian and film actor (1896-1996)
celebrated Scottish poet (1759-1796) United States comedian and film actor (1896-1996)
third-person singular of burn
yanık
burnt

She got burnt in the right hand. - Onun sağ elinde yanık var.

This coffee tastes burnt. - Bu kahvenin tadı yanık.

yanık
burned
yanık
{i} burn

This coffee tastes burnt. - Bu kahvenin tadı yanık.

I got a burn on my finger. - Benim parmağımda bir yanık var.

yanık
blighted
yanık
(Botanik, Bitkibilim) bunt
yanık
touching
yanık
tanned

I cannot believe you used to be blonde and tanned. - Eskiden sarışın ve yanık tenli olduğuna inanamıyorum.

yanık
scorched
yanık
blight

A devastating potato blight and famine struck in Ireland in the 1840's. - Yıkıcı bir patates yanıklığı ve kıtlık İrlandayı 1840 yılında vurdu.

yanık
turned on
yanık
burned, burnt
yanık
burns

Many passengers suffered third degree burns. - Birçok yolcu, üçüncü derece yanıklardan muzdaripti.

Tom had burns all over his body. - Tom'un vücudunun her yerinde yanıkları vardı.

ikinci derecede yanıklar
second degree burns
yanık
lighted, alight, lit, alit
yanık
(cilt) weather worn
yanık
elegiac
yanık
burn; scald; burned place, burnt place
yanık
scald
yanık
inflamed with love; love-sick
yanık
on
yanık
(voice, song) which kindles an intense feeling of sadness or melancholy in the listener
yanık
burn; scald; blight; burnt, scorched; tanned; blighted; lighted, turned on; pathetic, touching
yanık
blight (on a plant)
yanık
stunted, underdeveloped, (person) whose growth has been arrested
yanık
singe
yanık
weatherbeaten
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение yanıklar в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Yanık
cuhnis
Yanık
göynük
yanık
Verimsiz, kıraç duruma gelmiş olan
yanık
Yanmış veya yanmakta olan şey: "Yanık soğan kokulu bir buhar odayı dolduruyordu."- R. Enis
yanık
Rengi koyulaşmış: "Kocaman hasır şapkalarının altında sarı saçları uçan, yanık iki genç kız."- S. F. Abasıyanık
yanık
Sıkıntı veya hastalıktan iyi gelişmemiş, kavruk
yanık
Duygulu, dokunaklı, acılı, etkili
yanık
Yanmış yer, yanmış olan yerde kalan iz
yanık
Rengi koyulaşmış
yanık
Duygulu, dokunaklı, acılı, etkili: "Aşk söyletir en yanık türküleri / Ay buluta girdiği gecelerde."- C. S. Tarancı
yanık
Yanmış veya yanmakta olan şey
yanık
Bıkkın, üzüntülü, dertli
yanık
Yanmış olan
yanıklar
Избранное