She got burnt in the right hand.
- Onun sağ elinde yanık var.
This coffee tastes burnt.
- Bu kahvenin tadı yanık.
Please keep the fire burning.
- Lütfen ateşi yanık bırakın.
I got a burn on my finger.
- Benim parmağımda bir yanık var.
Christine stayed in the shade all day, because she didn't want to get a sunburn.
- Christine tüm gün gölgede kaldı, çünkü güneş yanığı olmak istemiyordu.
My tomcat has a sunburn.
- Erkek kedimin bir güneş yanığı var.
I cannot believe you used to be blonde and tanned.
- Eskiden sarışın ve yanık tenli olduğuna inanamıyorum.
A devastating potato blight and famine struck in Ireland in the 1840's.
- Yıkıcı bir patates yanıklığı ve kıtlık İrlandayı 1840 yılında vurdu.
Look at that taxi driver, he's got farmers tan.
Tom died from burns in 2013.
- Tom 2013'te yanıklardan öldü.
Many passengers suffered third degree burns.
- Birçok yolcu, üçüncü derece yanıklardan muzdaripti.