She implored him to come back.
- O onun geri gelmesi için yalvardı.
Oh, Anne, do come quick, implored Diana nervously.
- Diana Oh, Anne, çabuk gel diye gergin biçimde yalvardı.
Tom pleaded with Mary to stay.
- Tom Mary'nin kalması için yalvardı.
She pleaded with him to not leave.
- O, ona gitmemesi için yalvardı.
Do not abandon us, I entreat.
- Bizi terk etmeyin, yalvarıyorum.
She looked at me with a passionate expression of entreaty.
- O bana tutkulu bir yalvarma ifadesiyle baktı.