Tom spent all morning stacking firewood.
- Tom bütün sabahı yakacak odun istifleyerek geçirdi.
Why don't you go out and get some firewood?
- Neden dışarı çıkıp biraz yakacak odun getirmiyorsun?
In order to see that picture better, I want to get a little closer.
- O resmi daha iyi görmek için, biraz yaklaşmak istiyorum.
He lit another cigarette, but immediately put it out.
- Diğer sigarayı yaktı fakat onu derhal söndürdü.
Pollutants like this derive mainly from the combustion of fuel in car engines.
- Böyle kirleticiler çoğunlukla otomobil motorlarındaki yakıt tüketiminden kaynaklanmaktadır.
Tom's compost heap got so hot that it spontaneously combusted.
- Tom'un gübre yığını o kadar çok ısındı ki o kendiliğinden yaktı.
The local police and the FBI formulated a search plan to capture the fugitives.
- Yerel polis ve FBI kaçakları yakalamak için bir araştırma planı hazırladı.
Violent fires soon burn out themselves.
- Şiddetli yangınlar kısa sürede kendilerini tamamen yakarlar.
Switch on the light. I can't see anything.
- Işığı yak. Bir şey göremiyorum.
Burn this picture with a lighter.
- Bu resmi çakmakla yak.
Tom's body was cremated.
- Tom'un cesedi yakıldı.
Tom's body will be cremated.
- Tom'un vücudu yakılacak.
The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.
- Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.
Tom lighted his candles.
- Tom onun kandillerini yaktı.
Have you ever lighted a cigarette with a blowtorch?
- Sen hiç bir pürmüzle sigara yaktın mı?
Fadil wanted to incinerate Layla's body.
- Fadıl, Leyla'nın cesedini yakmak istedi.
Many people were upset when they saw Tom burning the flag.
- Tom'un bayrak yaktığını gördüklerinde birçok kişi üzgündü.
Why are you burning these pictures?
- Neden bu resimleri yakıyorsun?