You must be polite to your elders.
- Yaşlılarınıza karşı kibar olmalısınız.
Young people should respect their elders.
- Gençler yaşlılarına saygı duymalıdır.
Tom gave his seat to an elderly lady.
- Tom yaşlı bir bayana koltuğunu verdi.
The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him.
- Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.
We should be kind to the aged.
- Yaşlılara karşı nazik olmalıyız.
The middle aged man was charged with assault.
- Orta yaşlı adam tecavüz ile suçlandı.
John is not as old as Bill; he is much younger.
- John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
Yumi Ishiyama is the oldest member of Team Lyoko.
- Yumi Ishiyama, Lyoko takımının en yaşlı üyesidir.
The old man lives alone.
- Yaşlı adam yalnız yaşıyor.
The old man lives by himself.
- Yaşlı adam tek başına yaşıyor.
She walked with her head down like an old woman.
- O, yaşlı bir kadın gibi başını eğip yürüdü.
Who is that old woman?
- O yaşlı kadın kimdir?
I respect the elderly.
- Yaşlılara saygı duyarım.
You must be polite to your elders.
- Yaşlılarınıza karşı kibar olmalısınız.
Old-timers might argue the Internet was freest during the Usenet days.
- Yaşlılar, Usenet günlerinde internetin daha özgür olduğunu iddia edebilirler.
She gave her seat to a senior citizen.
- Yaşlı birine yerini verdi.
The senior citizens' spirits were high in spite of the bad weather.
- Yaşlıların ruhları kötü havaya rağmen yüksekti.
American senior citizens are comparatively well-off.
- Amerikalı yaşlı vatandaşların nispeten hali vakti yerinde.
Tickets are $5 for adults, and $2 for senior citizens and children.
- Biletler yetişkinler için 5 dolar ve yaşlılarla çocuklar için 2 dolardır.