I have a friend living in London.
- Londra'da yaşayan bir arkadaşım var.
The number of the living was smaller than that of the dead.
- Yaşayanların sayısı ölülerinkinden daha azdı.
He who lives by the sword shall die by the sword.
- Kılıçla yaşayan kılıçla ölecek.
Mike has a friend who lives in Chicago.
- Mike'ın Şikago'da yaşayan bir arkadaşı var.
Elephants are the largest land animals alive today.
- Filler bugün yaşayan en büyük kara hayvanlarıdır.
Carl is the tallest man alive.
- Yaşayan en uzun adam Carl'dır.
Tom bought a bunch of inexpensive cameras to give to children who lived in his neighborhood.
- Tom onun mahallesinde yaşayan çocuklara vermek için bir sürü ucuz kameralar aldı.
Tom told me he didn't know anyone who lived on Park Street.
- Tom bana Park caddesinde yaşayan hiç kimseyi tanımadığını söyledi.
I have a friend living in London.
- Londra'da yaşayan bir arkadaşım var.
Tímea is a Hungarian living in Poland.
- Tímea, Polonya'da yaşayan bir Macardır.
Aardvarks are solitary animals.
- Yerdomuzları yalnız yaşayan hayvanlardır.
Mike has a friend who lives in Chicago.
- Mike'ın Şikago'da yaşayan bir arkadaşı var.
Meerkats live in Africa.
- Mirketler Afrika'da yaşar.
I think that our living together has influenced your habits.
- Sanırım birlikte yaşamamız senin alışkanlıklarını etkiledi.
I like living with you.
- Seninle yaşamaktan hoşlanıyorum.
Long live the Tatoeba Project!
- Çok yaşa Tatoeba Projesi!
Long live the Soviet Union!
- Çok yaşa Sovyetler Birliği!
Hurray! I have found it!
- Yaşasın! Ben onu buldum!
Tom knows a man who lives in Boston.
- Tom Bostonda yaşayan bir adam tanıyor.
They don't know what difficulties Tom went through in his youth.
- Onlar, Tom'un gençliğinde hangi zorlukları yaşadığını bilmiyorlar.
Indians inhabited this district.
- Yerliler bu bölgede yaşadılar.
The region has never been inhabited by people.
- Bölgede insanlar hiç yaşamadı.