yaşamı

listen to the pronunciation of yaşamı
Турецкий язык - Английский Язык
life
lyfe
yaşam
life

The world's tropical rainforests are critical links in the ecological chain of life on the planet. - Dünyadaki tropikal yağmur ormanları, gezegende yaşamın ekolojik zincirine kritik bağlantılıdır.

While there is life, there is hope. - Yaşam olduğu sürece umut da olacaktır.

yaşam
lifetime
yaşam
experience

This experience counts for much in his life. - Bu tecrübe onun yaşamında çok önemli sayılır.

You don't need to be an artist in order to experience beauty every day. - Her gün güzelliği yaşamak için sanatçı olmana gerek yok.

iş yaşamı
Work Life, labor Life
aile yaşamı
domesticity
insan yaşamı
human life
kır yaşamı
country life
yaşam
being

There is no hope of his being alive. - Yaşaması konusunda hiçbir umut yok

I want you to live more like a human being. - Bir insan gibi yaşamanı daha fazla istiyorum.

yaşam
animation
yaşam
existence

Ghost existence does not prove that there's life after death. They can be elements of another dimension. - Hayalet varlığı ölümden sonra yaşamın olduğunu kanıtlamaz. Başka bir boyutun unsurları olabilir.

I'm sick of this hand-to-mouth existence. - Kıt kanaat yaşamaktan usandım.

yaşam
days

This was one of the best days of my life. - Bu, yaşamımın en iyi günlerinden biriydi.

The doctor emphasized that the patient only had a few days to live. - Doktor hastanın yaşamak için sadece birkaç günü olduğunu vurguladı.

yaşam
life of
yaşam
living of
yaşam
of life
bitki yaşamı
plant life

Before that, there was no plant life in this region. - Bundan önce, bu bölgede bitki yaşamı yoktu.

In addition to water, sunshine is absolutely necessary for plant life. - Bitki yaşamı için, suya ek olarak güneş ışığı kesinlikle gereklidir.

bohem yaşamı
bohemian life
bohem yaşamı sürmek
lead a bohemian life
bohem yaşamı sürmek
to lead a bohemian life
bozunum yan-yaşamı
(Fizik) period of decay
hristiyan yaşamı
christian life
kent ve kasaba yaşamı
city and town life
meslek yaşamı
(Ticaret) professional life
seks yaşamı
sex life
yaşam
vita
yaşam
life; living
yaşam
life, lifetime
yaşam
life; course of existence; state of existence (as a human being)
yaşam
living

She is used to living alone. - Yalnız yaşamaya alışkın.

I like living with you. - Seninle yaşamaktan hoşlanıyorum.

yaşam
lives

Tom's problem is that he lives in his own bubble. - Tom'un sorunu kendi dünyasında yaşamaktır.

Don't think little of the ants' lives. - Karıncaların yaşamını önemsiz sayma.

Турецкий язык - Турецкий язык

Определение yaşamı в Турецкий язык Турецкий язык словарь

yaşam
Hayat

Hayat yaz çiçekleri, ölüm de güz yaprakları gibi güzel olsun. - Yaşam yaz çiçekleri, ölüm de sonbahar yaprakları kadar güzel olsun.

Mars'ta hayat var mı? - Mars'ta yaşam var mı?

yaşam
Hayat: "Yaşamın kurallarını, kendi aleyhinde işliyor varsaydığı günden bu yana, umursamamıştı."- H. Taner