yağmak

listen to the pronunciation of yağmak
Турецкий язык - Английский Язык
hail
roll in
rain

It's about to rain; bring in the clothes. - Yağmur yağmak üzere; giysileri getir.

It's been raining for about a week. - Yaklaşık bir haftadır yağmur yağmaktadır.

(yağmur) to rain; (kar) to snow; to rain down on, to be poured out in abundance
to rain, shower, or fall abundantly (on/upon)
splash
fall
pour
splatter
shower
rain down on
snow
fail
(deyim) pour in
hail down
precipitate
yağ
oil

Oil and water don't blend. - Su ve yağ birbirine karışmaz.

4. Heat the sesame oil in the wok and melt the butter. - 4. Susam yağını wokta ısıtın ve tereyağını eritin.

Yağma
looting

Looting, raping, and plundering are common during wartime. - Yağma, tecavüz ve talan, savaş sırasında yaygındır.

We won't tolerate any looting. - Herhangi bir yağmalamaya katlanmayacağız.

yağma
{i} swag
yağma
{i} loot

Looting, raping, and plundering are common during wartime. - Yağma, tecavüz ve talan, savaş sırasında yaygındır.

We won't tolerate any looting. - Herhangi bir yağmalamaya katlanmayacağız.

yağ
fat

The body converts extra calories into fat. - Vücut ekstra kaloriyi yağa dönüştürür.

This is a rather fatty cut of meat. - Bu oldukça yağlı bir et parçası.

yağma
plunder

Looting, raping, and plundering are common during wartime. - Yağma, tecavüz ve talan, savaş sırasında yaygındır.

yağma
pillage

The barbarians raped and pillaged our city. - Barbarla saldırdı ve şehrimizi yağmaladı.

The Huns pillaged the village and burned it to the ground. - Hunlar köyü yağmaladılar ve onu yakıp kül ettiler.

yağmur yağmak
rain

It's about to rain; bring in the clothes. - Yağmur yağmak üzere; giysileri getir.

It has been raining for two days. - İki gündür yağmur yağmaktadır.

yağmur yağmak
to rain
kar yağmak
snow
yağ
{i} grease

The machine was clogged with grease. - Makine, yağdan tıkanmış.

sulusepken yağmak
sleet
sulu sepken yağmak
sleet
yağ
flattery

Flattery won't get you anything. - Yağcılık sana hiçbir şey getirmeyecek.

Imitation is the sincerest form of flattery. - Taklit en samimi yağcılık biçimidir.

yağ
essential oil
yağ
ointment
yağ
(Otomotiv,Teknik) lube oil
yağ
(Biyokimya) lipid
yağma
snowing

It's just started snowing. - Az önce kar yağmaya başladı.

It began snowing just now. - Az önce kar yağmaya başladı.

yağma
(Kanun) robbery
yağma
{i} pour

It looks like it will start pouring any second now. Better take an umbrella. - Her an yağmaya başlayacak gibi. En iyisi şemsiye almak.

yağ
shortening
yağma
foray
yağma
despoilation
yağma
sack
yağma
depredation
dolu yağmak
hail
yağ
the fat
bardaktan boşanırcasına yağmak
lash down
bardaktan boşanırcasına yağmak
lash
bardaktan boşanırcasına yağmak
to pour, rain cats and dogs
bardaktan boşanırcasına yağmak
come down in sheets
bardaktan boşanırcasına yağmak
beat down
bardaktan boşanırcasına yağmak
teem
bardaktan boşanırcasına yağmak
pelt
bardaktan boşanırcasına yağmak
rain in torrents
bardaktan boşanırcasına yağmak
bucket
bardaktan boşanırcasına yağmur yağmak
to rain cats and dogs, to rain buckets, to bucket (down), to teem
dolu yağmak
to hail
ifil ifil yağmak/düşmek/inmek
for it to spit snow
kar yağmak
to snow
kırağı düşmek/yağmak
for it to frost
lapa lapa yağmak
flake
rahmet düşmek/yağmak
for rain to fall
sağanak yağmak
come down in sheets
sulu kar yağmak
sleet
sulusepken yağmak
to sleet
yağ
oil; fat; grease; tallow; suet
yağ
tallow
yağ
auto. motor oil; lubricating grease
yağ
(cooking) oil; shortening; grease; fat; lard; butter; margarine, oleo, oleomargarine
yağ
oil; fat; grease; lubricant; ointment; mineral/vegetable oil; attar, essential oil; flattery, blarney
yağ
adipose
yağ
slush
yağ
(Anatomi) adeps
yağ
dripping
yağma
despoilment
yağma
despoliation
yağma
booty

The massacre in Norway and the recent rebellion and the booty in England, are dreadful in consideration of the circumstances that the world drifted into. - Norveç'te yaşanan katliam ve son günlerde İngiltere'deki ayaklanma ve yağma, dünyanın içine sürüklendiği durum itibarı ile dehşet vericidir.

yağma
sacking
yağma
raining; snowing; booty, loot, plunder, the sack, pillage çapul, talan
yağma
rapine
yağma
pelf
yağma
spoliation
yağma
spoil
yağma
razzia
yağma
ravin
yoğunlaşıp yağmak
precipitate
yürekine kar yağmak
to feel pangs of jealousy or envy
şakır şakır yağmak
to rain cats and dogs, to rain buckets, to bucket (down), to pelt (down), to pour
Турецкий язык - Турецкий язык
Yüksekten çokça düşmek
Üst üste ve çok gelmek
Yağmur, kar, dolu gökten düşmek: "Her zaman yılbaşı gecesi kar yağardı."- S. F. Abasıyanık
Toz, mermi vb. yüksekten çokça düşmek. Üst üste ve çok gelmek: "Sende bu istidat varken, pencerelerden başına çil kuruş yağar, biz de ekmek parası ediniriz."- H. E. Adıvar
Gökten düşmek
düşmek
YAĞMA
(Hukuk) Taşınır bir malın zilyedini veya suç yerinde bulunan bir başkasını cebir ve şiddet kullanarak veya şahsen veya malen büyük bir tehlikeye düşüreceğini bildirip tehdit ederek o malın teslimine yahut o malın kendi taraf. zaptına karşı zorlama
Yağma
(Hukuk) GARET
Yağma
(Hukuk) NEHİP
Yağma
(Hukuk) TALAN
yağ
Birleşiminde stearik, oleik, palmitik asitlerle gliserin bulunan ve bunların oranlarına göre kıvamları değişen bitkisel veya hayvansal madde
yağ
Vücudun, atılması gereken amonyak, üre gibi bazı maddelerini içine alarak deriden sızan ve ter kokusunu veren madde
yağ
Birleşiminde stearik, oleik, palmitik asitlerle gliserin bulunan ve bunların oranlarına göre kıvamları değişen bitkisel veya hayvansal madde: "Yağ gelen yerden bal esirgenmez."- Atasözü
yağ
Vazelin, mazot gibi fizik nitelikleriyle yağları andıran ve sanayide kullanılan mineral madde: "Yağı tükenmiş motor gibi duraklamış, kalmıştı."- E. E. Talu
yağ
Güzel kokulu bitkilerden çıkarılan uçucu, kokulu ve sıvı madde
yağ
Vazelin, mazot gibi fizik nitelikleriyle yağları andıran ve sanayide kullanılan mineral madde
yağ
Itırlı bitkilerden çıkarılan uçucu, kokulu ve sıvı madde
yağma
Baskın veya zor kullanarak elde edilmiş olan
yağma
Yağmak işi
yağma
Birçok kişinin zor kullanarak ele geçirdikleri malı alıp kaçması, çapul, talan
yağma
Birçok kişinin zor kullanarak ele geçirdikleri malı alıp kaçması, çapul, talan: "Yağma ve hırsızlıkla güvenlik ve huzuru bozmaktadır."- F. R. Atay
yağma
Akıncıların düşman topraklarına yaptıkları baskın, çapul
yağmak
Избранное