This car is a pile of rubbish.
- Bu otomobil bir çöp yığını.
There is a large pile of rubble where the school building used to be.
- Okul binasının olduğu yerde büyük bir moloz yığını var.
Tom put a stack of letters on Mary's desk.
- Tom Mary'nin masasına bir yığın mektup koydu.
There was a stack of newspapers in the corner of the room.
- Odanın köşesinde bir gazete yığını vardı.
The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.
- Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.
Get rid of that heap of old newspapers.
- O eski gazete yığınından kurtulun.
Tom was injured when a large chunk of ice slid off the roof and hit him.
- Büyük bir buz yığını çatıdan kaydığında ve ona çarptığında Tom yaralandı.
The dumb masses believe that Mandela was a decent man.
- Aptal yığınlar Mandela'nın iyi bir adam olduğuna inanıyorlar.
This place is a dump.
- Bu yer bir çöp yığını.
Tom threw his dirty socks on the pile of clothes in the corner of his room.
- Tom odasının köşesindeki elbise yığını üzerine kirli çoraplarını attı.
Divide the pile of documents equally, and take them one by one to either side of the room.
- Belgelerin yığınını eşit şekilde böl, ve onları birer birer odanın her iki tarafına koy.
He spends pots of money for travelling.
- O seyahat için yığınla para harcar.
The dumb masses believe that Mandela was a decent man.
- Aptal yığınlar Mandela'nın iyi bir adam olduğuna inanıyorlar.
It is an ancient midden, presently an archaeological treasury.
- Eski bir çöp yığını şu anda arkeolojik bir hazinedir.
This place is a dump.
- Bu yer bir çöp yığını.