Tom put a pile of letters on Mary's desk.
- Tom, Mary'nin masasının üstüne bir yığın mektup koydu.
Tom threw his dirty socks on the pile of clothes in the corner of his room.
- Tom odasının köşesindeki elbise yığını üzerine kirli çoraplarını attı.
The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.
- Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.
Get rid of that heap of old newspapers.
- O eski gazete yığınından kurtulun.
He must have stacked them up against the wall.
- Onları duvarın dibine yığmış olmalı.
Tom stacked the boxes up against the wall.
- Tom kutuları duvarın önüne yığdı.