We will have to upgrade our servers.
- Biz sunucularımızı yükseltmek zorunda kalacağız.
Tom got a free upgrade to business class.
- Tom business class için ücretsiz bir yükseltme aldı.
You don't have to raise your voice.
- Sesini yükseltmek zorunda değilsin.
Tom didn't have to raise his voice.
- Tom sesini yükseltmek zorunda değildi.
What can we do to increase our profits?
- Kârlarımızı yükseltmek için ne yapabiliriz?
The index rose 4% from the preceding month.
- Endeks bir önceki aya göre % 4 yükseldi.
Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius.
- Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.
The unemployment rate went up to 5% because of the recession.
- İşsizlik oranı durgunluktan dolayı %5'e yükseldi.
A cheer went up from the audience.
- Seyircilerden bir tezahürat yükseldi.
I waited for the curtain to rise with my heart beating in excitement.
- Ben, kalbim heyecanla atarken perdenin yükselmesini bekledim.
The cost of living has risen.
- Yaşamanın maliyeti yükseldi.
The tree was so tall that it towered over the garden wall.
- Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.
Why have coffee prices gone up?
- Kahve fiyatları neden yükseldi?
My grades at school have gone up.
- Okulda notlarım yükseldi.
The cost of living has risen.
- Yaşamanın maliyeti yükseldi.
The level of water in the river has risen.
- Nehrin su seviyesi yükseldi.
The sun is rising now.
- Güneş şimdi yükseliyor.
The yen is rising and the dollar is falling.
- Yen yükseliyor dolar düşüyor.
The tower rose up against the blue sky.
- Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.
The tree was so tall that it towered over the garden wall.
- Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.
As global warming increases, sea levels get higher and higher.
- Küresel ısınma artarken deniz seviyesi gittikçe yükseliyor.
Prices will continue to go up.
- Fiyatlar yükselmeye devam edecek.
Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking.
- Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.
His job is to promote sales.
- Onun işi satışları yükseltmektir.
We will have to upgrade our servers.
- Biz sunucularımızı yükseltmek zorunda kalacağız.
To upgrade the firmware, you must go to the download page and download the latest version.
- Yazılımını yükseltmek için indirme sayfasına gitmelisin ve en son sürümü indirmelisin.
To raise one's name in later generations and thereby glorify one's parents, this is the greatest expression of filial piety.
- Birinin adını daha sonraki kuşaklarda yükseltmek ve böylece birinin ebeveynlerini övmek, bu anne babaya saygının en büyük ifadesidir.