Tom got a free upgrade to business class.
- Tom business class için ücretsiz bir yükseltme aldı.
We will have to upgrade our servers.
- Biz sunucularımızı yükseltmek zorunda kalacağız.
To raise one's name in later generations and thereby glorify one's parents, this is the greatest expression of filial piety.
- Birinin adını daha sonraki kuşaklarda yükseltmek ve böylece birinin ebeveynlerini övmek, bu anne babaya saygının en büyük ifadesidir.
You don't have to raise your voice.
- Sesini yükseltmek zorunda değilsin.
What can we do to increase our profits?
- Kârlarımızı yükseltmek için ne yapabiliriz?
All sorts of rumors rose about her past.
- Onun geçmişi hakkında her türlü söylenti yükseldi.
The tower rose up against the blue sky.
- Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.
A cheer went up from the audience.
- Seyircilerden bir tezahürat yükseldi.
The balloon went up in the sky.
- Balon gökyüzüne doğru yükseliyor.
Prices continued to rise.
- Fiyatlar yükselmeye devam etti.
Prices will continue to rise.
- Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.
The tree was so tall that it towered over the garden wall.
- Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.
Why have coffee prices gone up?
- Kahve fiyatları neden yükseldi?
My grades at school have gone up.
- Okulda notlarım yükseldi.
The exchange rate for the yen against the dollar has risen.
- Yen için döviz kuru dolar karşısında yükseldi.
The river's water level has risen.
- Nehrin su seviyesi yükseldi.
In September, 1929, stock prices stopped rising.
- Eylül 1929 da, hisse senedi fiyatları yükselişini durdurdu.
The rising sun seen from the top was beautiful.
- Tepeden görülen yükselen güneş güzeldi.
The tree was so tall that it towered over the garden wall.
- Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.
The tower rose up against the blue sky.
- Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.
As global warming increases, sea levels get higher and higher.
- Küresel ısınma artarken deniz seviyesi gittikçe yükseliyor.
Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking.
- Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.
Prices are about to go up again.
- Fiyatlar tekrar yükselmek üzere.
His job is to promote sales.
- Onun işi satışları yükseltmektir.
We will have to upgrade our servers.
- Biz sunucularımızı yükseltmek zorunda kalacağız.
To upgrade the firmware, you must go to the download page and download the latest version.
- Yazılımını yükseltmek için indirme sayfasına gitmelisin ve en son sürümü indirmelisin.
To raise one's name in later generations and thereby glorify one's parents, this is the greatest expression of filial piety.
- Birinin adını daha sonraki kuşaklarda yükseltmek ve böylece birinin ebeveynlerini övmek, bu anne babaya saygının en büyük ifadesidir.