I think you said something concerning the manner in which yonder ship has anchored, and of the condition they keep things alow and aloft?.
high winds aloft.
He noticed that he still held the knife aloft and brought his arm down, replacing the blade in the sheath.
The firm is known for its high-quality products.
- Firma, yüksek kaliteli ürünleriyle bilinmektedir.
The quality of higher education must answer to the highest international standards.
- Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.
They are talking loudly when they know they are disturbing others.
- Başkalarını rahatsız ettiklerini öğrendiklerinde yüksek sesle konuşuyorlardı..
He began to cry loudly.
- O, yüksek bir sesle ağlamaya başladı.
An elevated seaside bike path collapsed in Rio.
- Rio'da bir yüksek sahil bisiklet yolu çöktü.
Two persons were killed when an elevated bike path collapsed in Rio.
- Rio'da bir yüksek bisiklet yolu çöktüğünde iki kişi öldü.
We have lofty expectations.
- Yüksek beklentilerimiz var.
This mountain isn't a lofty one.
- Bu dağ yüksek değildir.
Tom tried climbing the tall tree.
- Tom yüksek ağaca tırmanmaya çalıştı.
Tom tried to climb the tall tree.
- Tom yüksek ağaca tırmanmaya çalıştı.
Sami has paid a stiff price for his service.
- Sami hizmeti için yüksek bir fiyat ödedi.
Judges on the Supreme Court interpret the laws.
- Yüksek mahkeme yargıçları kanunları yorumlarlar.
Tom G. Roberts is the Chief Justice of the U.S. Supreme Court.
- Tom G. Roberts, ABD Yüksek Mahkemesi Başyargıcıdır.
Milk boils at a higher temperature than water.
- Süt sudan daha yüksek bir ısıda kaynar.
The teacher told Tom that he couldn't give him anything higher than a C.
- Öğretmen Tom'a ona bir C 'den daha yüksek bir şey veremediğini söyledi.
I don't feel well at such a high altitude.
- Böyle yüksek bir irtifada iyi hissetmiyorum.
His grandfather was a soldier of high degree.
- Onun büyük babası yüksek rütbeli bir askerdi.
Speak louder. Your grandfather's hearing isn't so good.
- Daha yüksek sesle konuş. Büyükbaban pek de iyi duymuyor.
This high-rise building has five lifts.
- Bu yüksek katlı binanın beş asansörü var.
The words above the door of the theater were one meter high.
- Tiyatronun kapısının üzerindeki sözler bir metre yükseklikteydi.
The height of the tower is above 100 meters.
- Kulenin yüksekliği 100 metrenin üzerindedir.
That is not high on my list of priorities.
- O benim öncelikler listemde yüksek değil.
At that time, tariffs were high on many products.
- O zaman, tarifeler birçok üründe yüksekti.
Driving across desert landscapes can be dangerous when the summer temperatures are high.
- Yaz sıcaklıkları yüksek olduğunda çöl manzaraları karşısında sürüş tehlikeli olabilir.
That tall building across the street is where Tom works.
- Caddenin karşısındaki o yüksek bina Tom'un çalıştığı yerdir.
How to overcome the high value of the yen is a big problem.
- Yüksek yen değerinin nasıl üstesinden gelineceği büyük bir sorundur.
From the tall dune I could see over the whole island.
- Yüksek bir kum tepeciğinden bütün adayı görebildim.