Tom became unmanageable.
- Tom yönetilemez oldu.
Your success depends a lot on how your manager and other people in the office perceive you.
- Sizin başarınız daha çok sizin yöneticinizin ve bürodaki diğer insanların sizi nasıl algıladığına bağlıdır.
His wife knows how to manage him when he gets angry.
- O kızgın olduğunda karısı onu nasıl yöneteceğini bilir.
Inertia is an important governing law.
- Atalet önemli bir yönetim yasasıdır.
Tom masterminded his father's death.
- Tom babasının ölümünü yönetiyor.
He conducts his business very well.
- O işini çok iyi yönetir.
I think Griffith conducts the orchestra brilliantly.
- Griffith'in orkestrayı dahice yönettiğini düşünüyorum.
The hand that rocks the cradle rules the world.
- Beşik sallayan el dünyayı yönetir.
Who ruled this country?
- Bu ülkeyi kim yönetti?
Fight back against the oppression of the ruling elite.
- Yöneten seçkinlerin zulmüne karşı direnin.
The priest administered Extreme Unction.
- Rahip kutsal yağ sürme ayinini yönetti.
The ministry administers the internal affairs.
- Bakanlık iç işlerini yönetir.
India was governed by Great Britain for many years.
- Hindistan uzun yıllardır Birleşik Krallık tarafından yönetildi.
Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
- Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
Tom is now managing the business for his father.
- Tom artık babası için işletmeyi yönetiyor.
I want to become better at managing my time.
- Zamanımı yönetmekte daha iyi olmak istiyorum.
We've flattered the director's vanity.
- Biz yöneticinin kibrini pohpohladık.
The directors were reluctant to undertake so risky a venture.
- Yönetim kurulu üyeleri çok riskli bir girişimi üstlenmeye isteksiz.
The policewoman directed traffic.
- Kadın polis trafiği yönetti.
Most movies are written and directed by men.
- Birçok film erkekler tarafından yazılıp yönetilir.