Venus rotates in the opposite direction from most other planets in our Solar System.
- Venüs Güneş sistemimizdeki diğer birçok gezegenden ters yönde döner.
I went in the direction my friend indicated.
- Ben arkadaşımın gösterdiği yönde gittim.
Imagination affects every aspect of our lives.
- Hayal hayatlarımızın her yönünü etkilemektedir.
He stressed the convenient aspects of city life.
- Şehir hayatının elverişli yönlerini vurguladı.
We thought we would write out the directions, in case you got lost.
- Kaybolma ihtimalimize karşın, yönleri yazmayı düşündüm.
It is difficult to peg the direction of interest deregulation.
- Faizi yeniden ayarlama yönünü belirlemek zordur.
Japan and China differ from each other in many ways.
- Japonya ve Çin, pek çok yönden birbirinden farklıdır.
Modern cars differ from the early ones in many ways.
- Modern arabalar birçok yönden eski olanlardan farklıdır.
Of course you can trust me. Have I ever given you a bum steer before?
- Elbette bana güvenebilirsin. Ben hiç daha önce seni yanlış yönlendirdim mi?
The flood diverted the course of the river.
- Sel nehrin yönünü değiştirdi.
There's a trend these days towards small families.
- Bu günlerde küçük ailelere doğru bir yönelim var.
I lost my bearings when I came out of the subway.
- Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.
I lost my bearings when I came out of the subway.
- Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.
Employers cannot refuse to hire workers because of their race, religion, ethnic origin, skin colour, sex, age, marital status, disability or sexual orientation.
- İşverenler ırkları, dinleri, etnik kökenleri, deri renkleri, cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları, engellilikleri ya da cinsel yönelimleri nedeniyle işçileri işe almayı reddemezler.
Your sexual orientation is not something you can change.
- Cinsel yöneliminiz değiştirebileceğiniz bir şey değildir.
We were rerouted because of weather.
- Havadan dolayı yönümüzü değiştirdik.
A farewell party was held for the executive who was retiring.
- Emekli olan bir yönetici için bir veda partisi düzenlendi.
He had led the Republican Party with great success.
- O, Cumhuriyetçi Parti'yi büyük bir başarı ile yönetti.
Always look on the bright side of life.
- Hayata her zaman olumlu yönden bak.
Today I'm going to show you another side of me.
- Bugün size başka bir yönümü göstereceğim.
He's well respected for his management skills.
- Yönetim becerilerinden dolayı ona oldukça saygı duyulur.
Japanese differ from American in many respects.
- Japonlar Amerikalılardan birçok yönden farklıdır.
I have no sense of direction so I always travel with a compass.
- Benim bir yön duyum yok bu yüzden her zaman bir pusula ile seyahat ederim.
Tom has no sense of direction.
- Tom'un yön duyusu yok.
Sami was coming in the opposite direction.
- Sami karşı yönden geliyordu.
My opinion is the opposite.
- Benim görüşüm karşı yönde.