It is difficult to peg the direction of interest deregulation.
- Faizi yeniden ayarlama yönünü belirlemek zordur.
I can't change the direction of the wind, but I can adjust my sails to always reach my destination.
- Rüzgarın yönünü değiştiremem ama gidilecek yere ulaşmak için her zaman yelkenlerimi ayarlayabilirim.
Communication is the most important aspect of a language.
- İletişim bir dilin en önemli yönüdür.
Imagination affects every aspect of our lives.
- Hayal hayatlarımızın her yönünü etkilemektedir.
He stressed the convenient aspects of city life.
- Şehir hayatının elverişli yönlerini vurguladı.
We studied Greek culture from various aspects.
- Çeşitli yönleriyle Yunan kültürünü inceledik.
I have a good sense of direction, so I don't get lost.
- Ben iyi bir yön duyusuna sahibim, bu yüzden kaybolmam.
A dreary landscape spread out for miles in all directions.
- Kasvetli bir manzara, her yöne millerce yayıldı.
He asked me which way to go.
- Bana hangi yöne gideceğini sordu.
She was similar to me in many ways.
- Birçok yönden bana benzerdi.
The flood diverted the course of the river.
- Sel nehrin yönünü değiştirdi.
Of course you can trust me. Have I ever given you a bum steer before?
- Elbette bana güvenebilirsin. Ben hiç daha önce seni yanlış yönlendirdim mi?
There's a trend these days towards small families.
- Bu günlerde küçük ailelere doğru bir yönelim var.
I lost my bearings when I came out of the subway.
- Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.
I lost my bearings when I came out of the subway.
- Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.
I'd love to be able to change my sexual orientation.
- Cinsel yönelimimi değiştirebilmek isterim.
Employers cannot refuse to hire workers because of their race, religion, ethnic origin, skin colour, sex, age, marital status, disability or sexual orientation.
- İşverenler ırkları, dinleri, etnik kökenleri, deri renkleri, cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları, engellilikleri ya da cinsel yönelimleri nedeniyle işçileri işe almayı reddemezler.
We were rerouted because of weather.
- Havadan dolayı yönümüzü değiştirdik.
That person is elected by the majority party caucus.
- O kişi çoğunluk partisi yönetim kurulu tarafından seçilir.
He had led the Republican Party with great success.
- O, Cumhuriyetçi Parti'yi büyük bir başarı ile yönetti.
I heard Tom's side of the story.
- Tom'un hikaye yönünü duydum.
Always look on the bright side of life.
- Hayata her zaman olumlu yönden bak.
England resembles Japan in many respects.
- İngiltere birçok yönden Japonya'ya benzer.
Japanese differ from American in many respects.
- Japonlar Amerikalılardan birçok yönden farklıdır.
I have a good sense of direction, so I don't get lost.
- Ben iyi bir yön duyusuna sahibim, bu yüzden kaybolmam.
I have no sense of direction so I always travel with a compass.
- Benim bir yön duyum yok bu yüzden her zaman bir pusula ile seyahat ederim.