Ortak çıkarları için birlikte çalışmaktaydılar.
- They had been working together for common interests.
METRO'da mı çalışmak istiyorsun?!
- You want to work at METRO?!
İyi bir iş yapmak istiyorsanız, uygun araçları kullanmalısınız.
- If you want to do good work, you should use the proper tools.
Tom biraz iş yapmak zorundaydı.
- Tom had to do some work.
Şekspir'in tüm eserlerine sahibim.
- I have the complete works of Shakespeare.
Bu kitap şairin en iyi eserlerinden biridir.
- This book is one of the poet's best works.
Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
- After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
O bazen işe arabayla gider.
- Sometimes he drives to work.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
- Before going to work in Paris I must freshen up on my French.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
- Before going to work in Paris, I must brush up on my French.
Şimdiye kadar Shakespeare'in üç tane yapıtını okudum.
- I have read three of Shakspeare's works so far.
Darwin'in yapıtı her şeyi değiştirir.
- Darwin's work changes everything.
Bay Tom Jones bu yeni iş için proje lideri olarak görev yapmayı kabul etti.
- Mr Tom Jones has agreed to serve as the project leader for this new work item.
O, şu anda görevdedir.
- She is at work right now.
Bu kitap şairin en iyi çalışmalarından biridir.
- This book is one of the poet's best works.
İşim olmasa, bu kitapları okuyabilirim.
- Were I free from work, I could read these books.
Daha iyi maaş ve daha iyi çalışma koşulları için temizlik emekçileri grevine barış içinde yardım etmek için oraya gitmişti.
- He had gone there to help garbage workers strike peacefully for better pay and working conditions.
Burada çalışan bayan, emekli olmak zorunda kaldı.
- The lady that used to work here had to retire.
O, işten önce kahve içer.
- He drinks coffee before work.
Genellikle işten ne zaman ayrılırsın?
- When do you usually get off work?
Dan treni bir bakım atölyesine sürdü.
- Dan drove the train to a maintenance workshop.
Ben atölyede çalışıyorum.
- I am working at the workshop.
Komite herkesi memnun edecek önlemleri düzenlemek için dün gece geç saatlere kadar yatmadı.
- The committee stayed up late last night trying to work out measures that would please everyone.
Sıcak bir yaz gününde, klima bizi serin tutmak için bütün gün çalışır.
- On a hot summer day, the air conditioner works all day to keep us cool.
Bir sürü işim yok ama bu hafta beni ofiste tutmak için yeterli.
- I don't have a lot of work, but it's enough to keep me in the office this week.
Onun cinayetini çözmek için polis ile birlikte çalışıyorum.
- I'm working with the police to solve his murder.
İşçiler sorunu çözmek için birleştiler.
- The workers united to solve the problem.
Bugün fazla mesai yapmayacağım.
- I won't work overtime today.
John fazla mesaiden dolayı yorgundu.
- John was tired from working overtime.
Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
- After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
Kaza meydana geldiğinde, o üç yıldır fabrikada çalışıyordu.
- He had been working in the factory for three years when the accident occurred.
Tom mühendislik dalında mastır yapmak için çalışıyor.
- Tom is working toward a master's degree in engineering.
Dün fazla mesai yapmak zorunda kaldım.
- I had to work overtime yesterday.
Bu eserde görünen tüm karakterler tamamen hayal ürünüdürler. Yaşayan ya da ölü gerçek kişilere olan herhangi bir benzerlik sadece rastlantıdır.
- All characters appearing in this work are fictitious. Any resemblance to real persons, living or dead, is purely coincidental.
O çalışırken bir kaza yaptı.
- She had an accident while working.
O çalışırken bir kaza yaptı.
- While working, he had an accident.
Ben onu çalıştırmak için bir yolunu bulacağım.
- I'll figure out a way to make it work.
O her şeyi çalıştırmak için kararlıydı.
- She was determined to make everything work.
Wienczysława, işyerindeki en güzel esmerdir.
- Wienczysława is the most beautiful brunette in the workplace.
Benim işyeri ile iyi bir iş yaparım.
- I do a good job with my work.
Hiçbir şey çok uzun süre işlemedi.
- Nothing worked for very long.
Hah, senin 'yasak büyüler'in bana karşı işlemeyecek!
- Hah, your 'forbidden magics' aren't going to work with me!
İşimizin yapılmış olmadığını biliyoruz.
- We know our work isn't done.
Bir ayda işi tamamen bitirmek imkansız.
- It is utterly impossible to finish the work within a month.
Çeneni kapa ve işine devam et.
- Just shut up and get on with your work!
Başarılı olmak istiyorsan, çok çalışmalısın.
- You must work hard, if you want to succeed.
Başarılı olmak istiyorsan, çok çalışmalısın.
- If you want to succeed, you should work hard.
Is that fence made out of wrought iron?.
She knows how to work the system.
He used pliers to work the wire into shape.
I work with the homeless people from the suburbs.
He hasn’t come home yet, he’s still at work.
The rock musician worked the crowd of young girls into a frenzy.
It takes a lot of work to write a dictionary.
Work is done against friction to drag a bag along the ground.
He worked the levers.
The soft metal works well.
This artist works mostly in acrylics.
My plan didn’t work.
the mine was worked until the last scrap of ore had been extracted.
They worked on her to join the group.
His fingers worked with tension.
The dye worked its way through.
I cannot work a miracle.
He is working his servants hard.
She wreaked her anger on his car.
My father, who is now working in the United States, wrote us a letter last week.
- My father, who is now working in America, wrote us a letter last week.
Tom said his father worked in Boston.
- Tom said that his father worked in Boston.
Labor is a necessary evil.
- Work is a necessary evil.