İki yanlış bir doğru etmez.
- Two wrongs don't make a right.
İki yanlış bir doğru eder.
- Two wrongs do make a right.
Korkarım yanlış bir numara çevirdiniz.
- I'm afraid you have dialed a wrong number.
Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.
- Parents teach their children that it's wrong to lie.
Ben sana ne zaman haksızlık ettim?
- When have I ever wronged you?
Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
- He accused us of wronging him.
Hatalar yapmak her zaman yanlış değildir.
- To make mistakes is not always wrong.
Bana öyle görünüyor ki sen hatalısın.
- It seems to me that you are wrong.
Ülke yanlış yolda ilerliyor.
- The country is headed on the wrong track.
Tom yanlış yoldan gitti.
- Tom went the wrong way.
Hatalı olduğunuzu kabul ettiğiniz için çok büyüksünüz.
- It's very big of you to admit you're wrong.
Ya sen ya da arkadaşın hatalı.
- Either you or your friend is wrong.
Kötü hissediyordum, bu yüzden hastaneye kabul edildim. Fakat bende gerçekten sağlıksız bir şey olmadığı anlaşıldı.
- I felt bad, so I was admitted into the hospital. However, it turned out that there was nothing really wrong with me.
Tom yanlış yoldan gitti.
- Tom went the wrong way.
Talimatları dikkatle okursanız, yanlış yapmazsınız.
- You can't go wrong if you read the instructions carefully.
Saatim bozuk gibi görünüyor.
- Something seems to be wrong with my clock.
Türk toplumunun algılama yeteneği bozuk değildir.
- There is nothing wrong with the Turkish people's power of perception.
Her ikiniz de suçlusunuz.
- You are both in the wrong.
Tom ve Mary yanlış giden her şey için kendilerini suçladılar.
- Tom and Mary blamed themselves for everything that went wrong.
Bir an için, sadece bir an, beni gerçekten sevdiğini düşündüm ama yanılmışım.
- For a second, just a second, I thought that you really loved me, but I was wrong.
Böyle düşünebilirsiniz, ama yanılmış olursunuz.
- You would think that, but you would be wrong.
Onların yeteneğiyle ilgili yanlış bir şey yoktu, o sadece maliyet performansı kötü olan her bir ünite için giderin çok yüksek olmasıydı.
- There was nothing wrong with their ability, it was just that the expense for each unit was so vast that the cost performance was bad.
Kötü bir başlangıç yaptık.
- We got off on the wrong foot.
Yanlış zamanda konuşulan bir söz iyilikten çok daha fazla zarar yapabilir.
- A word spoken at the wrong time can do very much more harm than good.
Ben size zarar verdiğim için üzgünüm. Özür dileme. Sen yanlış bir şey, yapmadım, Tom.
- I'm sorry I hurt you. Don't apologize. You didn't do anything wrong, Tom.
Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.
- Parents teach their children that it's wrong to lie.
Ben yalan söylemenin yanlış olduğunu düşünüyorum.
- I think it's wrong to tell a lie.
Onda fiziksel olarak hiçbir kusur yok.
- There's nothing physically wrong with him.
Kusura bakmayın ama, anlattıklarınızın hiçbir önemi yok.
- Don't take this the wrong way, but what you have related doesn't matter.
Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
- He accused us of wronging him.
O kazağını ters yüz giydi.
- He put on his sweater wrong side out.
Tom yatağın ters tarafından kalktı ve bütün gün suratsızdı.
- Tom got up on the wrong side of the bed and has been grouchy all day.
Tom'un haksız yere suçlandığını düşünüyorum.
- I think Tom has been wrongfully accused.
Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
- He accused us of wronging him.
Evet, cinayetin bir günah olduğunu söyledim ama günahların yanlış olduğunu asla söylemedim.
- Yes, I said that murder is a sin, but I never said that sins are wrong.
Bunu yanlış şekilde yapıyorsun.
- You are doing it the wrong way.
Tom bunu yanlış şekilde yapıyor.
- Tom is doing it the wrong way.
To suffer woes which Hope thinks infinite;To forgive wrongs darker than death or night; To defy Power, which seems omnipotent;To love, and bear; to hope till Hope createsFrom its own wreck the thing it contemplates; Neither to change, nor flatter, nor repent;This, like thy glory, Titan, is to beGood, great and joyous, beautiful and free;This is alone Life, Joy, Empire, and Victory.
Late in the fight, Roger told me Zab was going to do something dirty, and he did it, Mayweather said after the fight. I didn't return it, because two wrongs don't make a right..
Some of your answers were correct, and some were wrong.
Something is wrong with my cellphone.
Injustice is a heinous wrong.
I spelled several names wrong in my address book.
It is wrong to lie.