Selülit hakkında endişelenmek için çok gençsin.
- You're too young to worry about cellulite.
Tom Mary hakkında endişelenmekten kendini alamadı.
- Tom couldn't help worrying about Mary.
Para için o kadar çok kaygılanma.
- Don't worry about money so much.
Bazı insanların ilgisini çekmeyebilir fakat maaşlı bir adam kalmayı tercih ediyorum; Geçinmek için çok fazla kaygılanmak zorunda değilim.
- It may not appeal to some, but I prefer to remain a salaried man; I don't have to worry so much about making both ends meet.
Tom'a söyleme. Onun endişelendirmek istemiyorum.
- Don't tell Tom. I don't want to worry him.
Seni endişelendirmek istemedim.
- I didn't want to worry you.
Tom'un çok parası olsa bunun hakkında endişe etmek zorunda kalmaz.
- If Tom had a lot of money, he wouldn't have to worry about this.
Tom'a ne olduğu hakkında endişe etmekten vazgeç.
- Stop worrying about what happened to Tom.
Merak etme. Bu bir daha olmayacak.
- Don't worry. This won't happen again.
Merak etme. Bana güvenebilirsin.
- Don't worry. You can count on me.
Tom artık Mary hakkında üzülmek zorunda değil.
- Tom doesn't have to worry about Mary anymore.
Her neyse, üzülmek zorunda değilsin.
- Anyway, you don't have to worry.
Kaygılanmak için hiçbir neden yok.
- There's no reason to worry.
Bazı insanların ilgisini çekmeyebilir fakat maaşlı bir adam kalmayı tercih ediyorum; Geçinmek için çok fazla kaygılanmak zorunda değilim.
- It may not appeal to some, but I prefer to remain a salaried man; I don't have to worry so much about making both ends meet.
Başarın hakkında endişeleniyorum.
- I'm worrying about your success.
Bir sürü insan faturalarını ödeme konusunda endişeleniyor.
- Many people worry about paying their bills.
Onu itinayla ambulansa kaldırdılar.
- They lifted him carefully into the ambulance.
Sadece en iyi malzemeleri kullanmak için büyük özen gösterilmiştir.
- Great care has been taken to use only the finest ingredients.
Özenle hazırladığım konuşmamı yaptım.
- I gave my carefully prepared speech.
Onun hakkında üzülme.
- Don't worry about it.
Köpeğin hakkında üzülme. Ona bakacağım.
- Don't worry about your dog. I'll take care of him.
Dert etmeyin. O sizin sorununuz değil.
- Don't worry about it. It's not your problem.
Tom'un ne düşündüğünü dert etme.
- Don't worry about what Tom thinks.
Merak etmeyin, saçınızı kesmek acı vermez.
- Don't worry, cutting your hair doesn't hurt.
Eğer bu ciddi olmasa, seni telaşlandırmak için aramam.
- If it wasn't serious, I wouldn't have picked up the phone to worry you.
Endişelenmeyin. Sizde bir sorun yok.
- Don't worry. There's nothing wrong with you.
Dert etmeyin. O sizin sorununuz değil.
- Don't worry about it. It's not your problem.
Tom mutlu ve kaygısızdı.
- Tom was happy and carefree.
Onun hiçbir kaygısı yok.
- He is free from care.
Sıkıntılar hakkında şu an endişelenmenize gerek yoktur.
- There is no need to worry about shortages for the moment.
Onu kaygılandırmak istemiyorum.
- I don't want to worry him.
Tom'un ne düşündüğünü dert etme.
- Don't worry about what Tom thinks.
Dert etmeyin. O sizin sorununuz değil.
- Don't worry about it. It's not your problem.
İyi bir işçi her zaman aletleriyle ilgilenir.
- A good workman always takes care of his tools.
O, yaşlı annesiyle ilgilenir.
- She takes care of her old mother.
Endişeler ve üzüntüler onun aklında yaygındılar.
- Cares and worries were pervasive in her mind.
Merak etmeyin. Onunla ilgileneceğim.
- Don't worry. I'll take care of that.
Beni gerçekten sevip sevmediğini merak ediyorum.
- I wonder if you have ever really cared for me.
Foxes have holes,' Uncle Abner, said Daisy, 'and the birds of the air have nests, but the son of man hath not where to lay his head.' Why should we worry when we have such a bully place as this tent? Ish ka bibble, said the Reverend Frank. Well, said I, about the time the mosquitoes begin to come out of the marsh, you'll begin to bibble..
I don't have a care in the world.
Your dog’s been worrying sheep again.
Stop worrying about your test, it’ll be fine.
I'm afflicted by worry throughout the night.
The President was worried into military action by persistent advisors.
My main worry is that I'll miss the train.
... DON'T WORRY, MILTON. I'M SURE IT'S SOMEPLACE SAFE. ...
... We don't have to worry about that so much anymore. ...