Onun elbiseleri yıpranmış.
- His clothes are worn out.
Onun paltosu yıpranmış.
- His overcoat is worn out.
Deri ceketin dirsekleri aşınmış.
- The leather jacket has worn out at the elbows.
Deri ceket dirsekten aşınmış.
- The leather jacket has worn out at the elbow.
Bir ay boyunca aynı şapkayı giydi.
- She has worn the same hat for a month.
Tom daha kalın bir palto giymesi gerektiğini hemen fark etti.
- Tom realized right away that he should have worn a heavier coat.
Bütün gün çalıştıktan sonra bitkin olmalısın.
- You must be worn out after working all day.
Karısı, çocuklara baktıktan sonra bitkin düşmüş.
- His wife is worn out after looking after the children.
Onu yıpranmış eski ve yorgun buldum.
- I found him worn out, old, and tired.
O, eve vardığında yorgundu.
- He was worn out when he got home.
Karısı, çocuklara baktıktan sonra bitkin düşmüş.
- His wife is worn out after looking after the children.
Tom, tamamen bitkin olduğunu söyledi.
- Tom said he was all worn out.
O her zaman koyu giysiler giyer.
- He always wears dark clothes.
Tom ne giyerse giysin, her zaman muhteşem görünür.
- No matter what Tom wears, he always looks great.
Spor giyinmeyi seviyorum.
- I love to wear sport clothes.
Mary Cadılar bayramı için seksi bir kostüm giymek istemiyordu bu yüzden Amish bir kadın gibi giyinmeye karar verdi.
- Mary didn't want to wear a sexy costume for Halloween so she decided to dress like an Amish woman.
Okulda, okul üniforması giymek zorundayız.
- We have to wear school uniforms at school.
Çalışanlar üniforma giymek zorunda.
- Employees are required to wear uniforms.
Soğuk Moskova kışlarında kendi başına şapka takmak en iyisidir.
- It's best to wear a cap on your head during the cold Moscow winters.
Tom saat takmaktan hoşlanmaz.
- Tom doesn't like to wear a watch.
O, eve vardığında yorgundu.
- He was worn out when he got home.
Onu yıpranmış eski ve yorgun buldum.
- I found him worn out, old, and tired.
Benim ayakkabılar yıpranmış.
- My shoes are worn out.
Onun paltosu yıpranmış.
- His overcoat is worn out.
Onlara güneş kremi kullanmalarını söyledim.
- I told them to wear sunblock.
Ona güneş kremi kullanmasını söyledim.
- I told him to wear sunblock.
Kadının soracak iki önemli sorusu var: Ne giyiyorum ve ne yemek yapıyorum?
- The woman has two important questions to ask: What am I wearing? and what am I cooking?
Uyuşma geçene kadar yemek yeme.
- Don't eat till the numbness wears off.
Senin giyimin ne öyle?
- What's that your wearing?
Garanti normal aşınma ve yıpranmayı içermemektedir.
- The warranty doesn't cover normal wear and tear.
Bu malzeme asla aşınmaz.
- This material never wears out.
Garanti normal aşınma ve yıpranmayı içermemektedir.
- The warranty doesn't cover normal wear and tear.
Bugün üniforma giymenin akıllıca olduğunu düşünüyor musunuz?
- Do you think it's wise to wear your uniform today?
Bir palto giymelisin.
- You should wear a coat.
Partide, herkes güzel elbiseler giyiyordu.
- At the party, everyone was wearing beautiful clothes.
Hiromi yeni bir elbise giyiyor.
- Hiromi is wearing a new dress.
O koyu kahverengi ayakkabılar giyiyordu.
- She was wearing dark brown shoes.
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- She wears high heels to make herself look taller.
Tom'un cüzdanı taşımak için biraz daha kötüydü. Mary yeni bir tane alması gerektiğini söyledi.
- Tom's wallet was a bit the worse for wear, and Mary said he should get a new one.
That game was fun, but now I'm all worn out.
He has worn out his shoes.
That old tractor is worn out.
There worn't nothin' in it but a spinnin' wheel and a stool.
The worn-out soccer players lined up to congratulate the other team.
You can barely read the worn-out logo on those Sketchers.
Exile had worn the man to a shadow.
Her high pitched voice is really wearing on me lately.
It's hard to get to know him, but he wears well.
She wears her hair in braids.
He was wearing his lunch after tripping and falling into the buffet.
He walked out of the courtroom wearing an air of satisfaction.
Our physical advantage allowed us to wear the other team out and win.
As the years wore on, we seemed to have less and less in common.
The tiles were wearing thin due to years of children's feet.
... Put it this way, I've not worn them. ...
... what happens to the garments after they're worn? ...