METRO'da mı çalışmak istiyorsun?!
- You want to work at METRO?!
Saatlerce çalışmaktan yoruldum.
- I felt tired from having worked for hours.
İyi bir iş yapmak istiyorsanız, uygun araçları kullanmalısınız.
- If you want to do good work, you should use the proper tools.
Hiç çocuğum olmadığından, gönüllü iş yapmak için ebeveynlerin harcadığından daha çok harcayacak zamanım var.
- Since I have no children, I have more time to spend doing volunteer work than parents do.
Ressam birçok güzel sanat eserleri üretir.
- The painter produces many fine works of art.
Bilgisayarlar gerçekten edebi eserleri çevirebilir mi?
- Can computers actually translate literary works?
O bazen işe arabayla gider.
- Sometimes she drives to work.
O benim iş arkadaşımdır.
- He is my working mate.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
- Before going to work in Paris I must freshen up on my French.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
- Before going to work in Paris I have to freshen up on my French.
Şimdiye kadar Shakespeare'in üç tane yapıtını okudum.
- I have read three of Shakspeare's works so far.
Darwin'in yapıtı her şeyi değiştirir.
- Darwin's work changes everything.
Tom bir benzin istasyonu görevlisi olarak çalıştı.
- Tom worked as a gas station attendant.
O, şu anda görevdedir.
- She is at work right now.
Bu kitap, onun çalışmalarının en iyileri arasında sayılır.
- This book counts among the best of his work.
İşim olmasa, bu kitapları okuyabilirim.
- Were I free from work, I could read these books.
Daha iyi maaş ve daha iyi çalışma koşulları için temizlik emekçileri grevine barış içinde yardım etmek için oraya gitmişti.
- He had gone there to help garbage workers strike peacefully for better pay and working conditions.
Tüm Amerikan işçilerinin yaklaşık yarısının iş yeri emeklilik tasarruf planına girişleri yok.
- About half of all American workers do not have access to workplace retirement savings plan.
Genellikle işten ne zaman ayrılırsın?
- When do you usually get off work?
Genellikle işten ne zaman ayrılırsın?
- What time do you usually get off your work?
Atölyesinde bir tablo yapıyor.
- He's making a table in his workshop.
Tom'un bodrumunda bir atölyesi var.
- Tom has a workshop in his basement.
Komite herkesi memnun edecek önlemleri düzenlemek için dün gece geç saatlere kadar yatmadı.
- The committee stayed up late last night trying to work out measures that would please everyone.
Bir sürü işim yok ama bu hafta beni ofiste tutmak için yeterli.
- I don't have a lot of work, but it's enough to keep me in the office this week.
Kansas'ı huzurlu tutmak için çok çalıştı.
- He had worked hard to keep Kansas peaceful.
Onun cinayetini çözmek için polis ile birlikte çalışıyorum.
- I'm working with the police to solve his murder.
Tom ve Mary sorunu çözmek için birlikte çalıştılar.
- Tom and Mary worked together to solve the problem.
Tom Noel Arefesinde fazla mesai yapmak istemedi.
- Tom didn't want to work overtime on Christmas Eve.
Dün fazla mesai yapmak zorunda kaldım.
- Yesterday I had to work overtime.
O bir fabrikada çalışır.
- He works in a factory.
Ağabeyim, bir ilaç fabrikasında çalışmayı planlıyor.
- My older brother is planning to work at a drug factory.
Biz işi bir gün içinde yapmak zorundayız.
- We have to do the work in a day.
Tom mühendislik dalında mastır yapmak için çalışıyor.
- Tom is working toward a master's degree in engineering.
Bu eserde görünen tüm karakterler tamamen hayal ürünüdürler. Yaşayan ya da ölü gerçek kişilere olan herhangi bir benzerlik sadece rastlantıdır.
- All characters appearing in this work are fictitious. Any resemblance to real persons, living or dead, is purely coincidental.
O çalışırken bir kaza yaptı.
- He had an accident while working.
O çalışırken bir kaza yaptı.
- While working, he had an accident.
Eski bilgisayar korsanlarını güvenlik uzmanı olarak çalıştırmak için kiralamak iyi bir fikir mi?
- Is it a good idea to hire former hackers to work as security professionals?
O her şeyi çalıştırmak için kararlıydı.
- She was determined to make everything work.
İşyerindeki kültürü nasıl tanımlardın?
- How would you describe the culture of your workplace?
Tom işini seven mutlu bir adam ve işyeri hakkında iyi hissediyor.
- Tom is a happy guy who likes his job and feels good about his workplace.
Hiçbir şey çok uzun süre işlemedi.
- Nothing worked for very long.
Senin planın işlemedi.
- Your plan didn't work.
İşimizin yapılmış olmadığını biliyoruz.
- We know our work isn't done.
İşini yarıda bırakma.
- Don't leave your work half done.
Çeneni kapa ve işine devam et.
- Just shut up and get on with your work!
Başarılı olmak için çok çalışmalısın.
- If you are to succeed, you must work hard.
Başarılı olmak istiyorsan, çok çalışmalısın.
- If you want to succeed, you should work hard.
She knows how to work the system.
He used pliers to work the wire into shape.
I work with the homeless people from the suburbs.
He hasn’t come home yet, he’s still at work.
The rock musician worked the crowd of young girls into a frenzy.
It takes a lot of work to write a dictionary.
Work is done against friction to drag a bag along the ground.
He worked the levers.
The soft metal works well.
This artist works mostly in acrylics.
My plan didn’t work.
the mine was worked until the last scrap of ore had been extracted.
They worked on her to join the group.
His fingers worked with tension.
The dye worked its way through.
I cannot work a miracle.
He is working his servants hard.
My father, who is now working in America, wrote us a letter last week.
- My father, who is now working in the United States, wrote us a letter last week.
Tom said his father worked in Boston.
- Tom said that his father worked in Boston.
Labor is a necessary evil.
- Work is a necessary evil.
... Candy, have been out of work for a long, long, long time. The president's policies have ...
... BUT DIETS JUST DON'T SEEM TO WORK FOR ME. ...