Tom tartışmanın yararsız olduğunu fark etti.
- Tom realized it was useless to argue.
Onu kullanmadığın sürece özgürlük yararsızdır.
- Freedom is useless unless you use it.
John sahtekâr satıcının işe yaramaz bir makine parçasını alırken onu kandırdığını iddia etti.
- John claimed that the dishonest salesman had tricked him into buying a useless piece of machinery.
Havlu oldukça işe yaramazdı.
- The towel was quite useless.
Tom'un yeni aleti harika ama faydasız.
- Tom's new gadget is cool, but useless.
Bilgi oldukça faydasızdı.
- The information was quite useless.
Onun önerileri tamamen kullanışsız.
- His suggestions are completely useless.
Makine çevirisi neden kullanışsızdır?
- Why is machine translation useless?
Doğa hiçbir şeyi boşuna yapmaz.
- Nature does nothing uselessly.