Çarpılmaktan zar zor kurtuldum.
- I barely missed being struck.
Tom zar zor nefes alıyor.
- Tom is barely breathing.
Ben ancak iki veya üç saat uyudum.
- I slept barely two or three hours.
Ancak sabah kahvaltısı için yeterli ekmeğimiz var.
- We have barely enough bread for breakfast.
O artık benimle hemen hemen hiç konuşmuyor.
- He barely speaks to me anymore.
Şehri hemen hemen hiç bilmiyorum.
- I barely know the city.
Bir saattir bekliyoruz ve sıra çok az ilerledi.
- We've been waiting for an hour and the line has barely moved.
Tom geçen yaz Mary ile çok az konuştu.
- Tom barely spoke to Mary last summer.
Tom çok çok az ilgileniyor gibi görünüyor.
- Tom seems to be barely paying attention.
O artık benimle hemen hemen hiç konuşmuyor.
- He barely speaks to me anymore.
Şehri hemen hemen hiç bilmiyorum.
- I barely know the city.
Bunu güçbela zamanında yaptım.
- I barely made it on time.
Ancak sabah kahvaltısı için yeterli ekmeğimiz var.
- We have barely enough bread for breakfast.
Büyükçe bir sandalye, ama kapı aralığından anca geçer.
- It's a biggish chair, but it'll just barely fit through the doorway.