Sadece sana şans dilemek için uğradım.
- I just stopped by to wish you luck.
Sana iyi şans dilemek için geldim.
- I came to wish you good luck.
Anne babasının arzusunun aksine şarkıcı oldu.
- He became a singer against his parents wishes.
Onun arzusu iyi bir öğretmen olmaktır.
- Her wish is to become a good teacher.
O, sana en iyi dileklerini gönderdi.
- She sent you her best wishes.
Bu harika günde bütün en iyi dileklerimle.
- All the best wishes on this wonderful day.
Sen uçabildiğini temenni etmez misin?
- Don't you wish you could fly?
Babanızın çabuk iyileşmesi için isteklerim.
- My wishes for your father's rapid recovery.
Senin isteklerini karşılamaya çalışacağım.
- I'll try to meet your wishes.
Ken onun İngilizcesini tazelemeyi istemektedir.
- Ken wishes to brush up his English.
Hanako'nun Taro ile evlenmek istemediği açıktı.
- It was clear that Hanako did not wish to marry Taro.
Jane İngiltere'de sumo görebilmeyi istemektedir.
- Jane wishes she could see sumo in England.
Ken onun İngilizcesini tazelemeyi istemektedir.
- Ken wishes to brush up his English.
O, yirmi yıl önce doğmuş olmayı diledi.
- She wished she had been born twenty years earlier.
Doğum gününde dilek tutmak bir Amerikan geleneğidir.
- It's an American tradition to make a wish on your birthday.
Sonunda dileğim gerçekleşti.
- My wish has finally come true.
Benim dileğim İsviçre'ye gitmektir.
- My wish is to go to Switzerland.
Yatırımcılar, gerçek değer yaratma ile hüsnükuruntuyu ayırt etmeliler.
- Investors must distinguish between genuine value creation and wishful thinking.
O sadece hüsnükuruntu.
- That's just wishful thinking.
I wish to complain.
Mr. White took the paw from his pocket and eyed it dubiously. I don't know what to wish for, and that's a fact, he said slowly. It seems to me I've got all I want..