O ölmeden bir hafta önce vasiyetini değiştirdi,bütün servetini köpeği Pookie'e bıraktı.
- A week before she died she changed her will and left her entire fortune to her dog Pookie.
Babası vasiyetinde evi ona bıraktı.
- Her father left her the house in his will.
Umarım dileklerin gerçekleşecektir.
- I hope your wishes will come true.
Maalesef dileklerim yerine getirilmeyecek.
- I'm afraid that my wishes will not be fulfilled.
Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.
- They want to choose their mates by their own will.
Benim sponsorum benim öneriyi kabul etmek için istekliydi.
- My sponsor was willing to agree to my suggestion.
Bu dünyada, ne kadar arzu ederseniz edin asla gerçekleşmeyecek şeyler vardır.
- There are some things in this world that will never come true, no matter how much you wish for them.
Onlar amaçlarına ulaştılar.
- They will have achieved their goal.
Neden özür dilemek için bir mektup yazacağım?
- Why will I write a letter to apologize?
Onu gördüğünde özür dilemek zorundasın.
- You will have to apologize when you see him.
O, bir vasiyetname hazırladı.
- He has drawn up a will.
Azim ve sabır her kapıyı açar.
- Patience and hard work will conquer all.
Azimli insan duvarı deler.
- Faith will move mountains.
O, onu iradesine karşı yaptı.
- She did it against her will.
Onu kendi irademe karşı yaptım.
- I did it against my will.
İki tarafın da iyi niyetiyle, sorunumuzun üstesinden gelinebilir.
- With a bit of good will on both sides, our problems should be able to be resolved.
Seni vurmak istemiyorum, fakat zorunda kalırsam, vururum.
- I don't want to shoot you, but I will if I have to.
Siz sadece onu istemek zorundasınız ve o size verilecektir.
- You have only to ask for it and it will be given to you.
Siz sadece onu istemek zorundasınız ve o size verilecektir.
- You have only to ask for it and it will be given to you.
O,o kediye bakmak için istekliydi.
- He was willing to care for that cat.
Riski almaya istekli olduğunuzu varsayıyorum.
- I assume you are willing to take the risk.
Tom onu yapmaya hevesli olduğunu söyledi.
- Tom said that he was willing to do that.
Sami onu yapmak için hevesliydi.
- Sami was willing to do that.
Benim için herhangi bir şeyi yapmaya gönüllü.
- She is willing to do anything for me.
Tom bir şey denemek için gönüllü.
- Tom is willing to try anything.
Yurt dışında olsam ve param bitse, ben daha fazla istemek için ailemi ararım.
- If I were abroad and I ran out of money, I would call my parents to ask for more.
Sorunun nasıl çözüleceği konusundaki fikrinizi duydum, ancak neyi kastettiğinizi örneklemenizi istemek zorunda kalacağım.
- I heard your idea on how to solve the problem, but I would have to ask you to exemplify what you mean.
Düzeltmek için isteklilik bir bilgelik işaretidir.
- Willingness to correct is a sign of wisdom.
Dick bize yardımcı olmak için isteklilik gösterdi.
- Dick showed a willingness to help us.
Sigarayı bırakmak kararlılık gerektirir.
- It takes will power to give up smoking.
Zor zamanlarda, insanlar geziye gitmek istemeyebilir fakat iyi kahve için fazla ödemeye istekli olabilirler.
- During hard times, people might not go on a trip, but they might be willing to pay extra for good coffee.
Çalışmak istemeyen, yemek de yemesin.
- If anyone is not willing to work, then he is not to eat, either.
Tereddütten uzak, isteyerek bana yardım etmeyi önerdi.
- Far from hesitating, she willingly offered to help me.
Tom yapmasını istediğimiz her şeyi isteyerek yaptı.
- Tom has willingly done everything we've asked him to do.
Benim sponsorum benim öneriyi kabul etmek için istekliydi.
- My sponsor was willing to agree to my suggestion.
Riski almaya istekli olduğunuzu varsayıyorum.
- I assume you are willing to take the risk.
Nergisler solmaya başlıyor.
- The daffodils are starting to wilt.
Çiçekler su olmadan solarlar.
- The flowers wilt without water.
Nergisler solmaya başlıyor.
- The daffodils are starting to wilt.
Seve seve gelirdi fakat o tatildeydi.
- She would willingly come but she was on vacation.
Yumi öğretmen olacak.
- Yumi will become a teacher.
N8, Nokia'nın Symbian 3 işletim sistemi kullanan ilk aygıtı olacak.
- The N8 will be the first device by Nokia with the Symbian^3 operating system
Sanırım o elinden geleni yapacaktır.
- I think he will do his best.
Tom yapmayı istediği her şeyi yapacak.
- Tom will do everything he's asked to do.
Bu konuda bana yardımcı olur musun?
- Will you help me with this?
Bana yardımcı ol, olur mu?
- Give me a hand, will you?
Tom onu isteyerek yaptı.
- Tom did it willingly.
Tereddütten uzak, isteyerek bana yardım etmeyi önerdi.
- Far from hesitating, she willingly offered to help me.
Eğer yapmamı istiyorsan, sana yardım etmeye hazırım.
- I'm willing to help you if you want me to.
Ben teklifini kabul etmeye hazırım.
- I'm willing to accept your offer.
Onu hala bedava yapmaya razıyım.
- I'm still willing to do that for free.
Böyle yüksek bir bedel ödemeye razı değilim.
- I'm not willing to pay such a high price.
Senin için seve seve her şeyi yaparım.
- I am quite willing to do anything for you.
Seve seve gelirdi fakat o tatildeydi.
- She would willingly come but she was on vacation.
I will rejoin you, and we will fly ; but from this moment until then, let us not tempt Providence, Morrel; let us not see each other; it is a miracle, it is a providence that we have not been discovered; if we were surprised, if it were known that we met thus, we should have no further resource.”.
Eventually I submitted to my parents' will.
Unfortunately, only one of these gloves will actually fit over my hand.
He willed his stamp collection to the local museum.
Most creatures have a will to live.
Grant what Thou dost command, and command what Thou wilt.
I auow by this most sacred head / Of my deare foster child, to ease thy griefe, / And win thy will .
How telling is it that many women will volunteer for temporary disablement by wearing high heeled shoes that hobble them?.
see God's goodwill toward men, hear how generally his grace is proposed, to him, and him, and them, each man in particular, and to all. 1 Tim. ii. 4. God will that all men be saved, and come to the knowledge of the truth..
All the fans were willing their team to win the game.
Of course, man's will is often regulated by his reason.
He felt a great will to make a pilgrimage to the Holy Land.
Why then dost thou, O man, that of them all / Art Lord, and eke of nature Soueraine, / Wilfully make thy selfe a wretched thrall ?.
One of us needs to verify the source. — Will do, but I could use some help.
If my boyfriend isn't willing to change his drinking habits, I will split up with him.
Now this is a process of the mind or thought, of which I would willingly know the foundation.
What dost thou professe? What would’st thou with vs?.
The free access model, the media magnate said last week, was malfunctioning. Well he would, wouldn't he?.