Mary küçükken oyuncak düdük çalardı.
- Mary played the tin whistle when she was young.
Gemi keskin bir düdükle limandan ayrıldı.
- With a piercing whistle, the ship sailed from the port.
O, bir melodiyi ıslıkla çalmaya başladı.
- He began to whistle a tune.
Birinin ıslık çaldığını duydum.
- I heard someone whistle.
Onlar düdük sesini duyduklarında son hızla başladılar.
- On hearing the whistle, they started at full speed.
Islık çalmasına izin verme.
- Don't let him whistle.
Birinin ıslık çaldığını duydum.
- I heard someone whistle.
A bullet whistled past.
We soldiers changed into our No.1 dress uniforms, Sid into his best whistle and we set off for the church.