Yumi oraya kendi gitti.
- Yumi went there by herself.
Haydi Arianna, hızlan, yoksa asla oraya ulaşamayacağız!
- Come on, Arianna, speed up or we'll never get there!
Onlar orada garip bir hayvan gördü.
- They saw a strange animal there.
O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- He often eats breakfast there.
Şurada gazete okuyan adam benim dayım.
- The man reading a paper over there is my uncle.
Şurada duran adam kim?
- Who's that man standing over there?
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
İnternette Tatar dilinde çok az site vardır.
- There are few sites in the Tatar language on the Internet.
Duvarda bir saat var.
- There is a clock on the wall.
O konuda hiçbir şüphe yok.
- There's no doubt about it.
O konuda hiçbir sorun yoktu.
- There was no question about that.
Oradaki o ev Tom'un yaşadığı yerdir.
- That house over there is where Tom lives.
O, oradaki erkek çocuktan daha yaşlıdır.
- He is older than the boy who is over there.
İşte hocamız geliyor.
- There comes our teacher.
İşten sonra bir parti var.
- There's a party after work.
Oralarda bir yerde bir zımba göremiyor musun?
- Can't you see a stapler somewhere around there?
Yarın Kaşgar'a ya da oralarda bir yere varabilirim.
- I might arrive in Kashgar or somewhere thereabouts tomorrow.
Oh, buyur bakalım. Gördün mü? Tam olacağını söylediğim gibi oldu. Şimdi git ambulans çağır.
- Oh, there you go. See? It happened exactly like I said it would. Now go call the ambulance.
Orada ne olduğunu gördün mü?
- Did you see what happened out there?
Lütfen bugün orayı ziyaret et.
- Please visit there today.
Unzen dağı öylesine güzel bir yer ki birçok insan orayı ziyaret eder.
- Mt. Unzen is such a nice place that many people visit there.
Spend their good there it is reasonable.