Haydi Arianna, hızlan, yoksa asla oraya ulaşamayacağız!
- Come on, Arianna, speed up or we'll never get there!
Oraya gitmeye çok hevesli.
- He is very eager to go there.
O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- He often eats breakfast there.
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything in there?
Parkta kuşlar burada şurada ötüyorlar.
- Birds are singing here and there in the park.
Şurada duran adam kim?
- Who's that man standing over there?
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
Evimin arkasında bir kilise var.
- There is a church at the back of my house.
Duvarda bir saat var.
- There is a clock on the wall.
O konuda hiçbir sorun yoktu.
- There was no question about that.
Üzgünüm ama o konuda yapabileceğim hiçbir şey yok.
- I'm sorry, but there's nothing I can do about it.
O, oradaki kuleyi işaret etti.
- He pointed to the tower over there.
Biz oradaki masada oturabilir miyiz?
- Can we sit at the table over there?
İşte hocamız geliyor.
- There comes our teacher.
Her işte bir hayır vardır!
- There is a silver lining to every dark cloud!
Yarın Kaşgar'a ya da oralarda bir yere varabilirim.
- I might arrive in Kashgar or somewhere thereabouts tomorrow.
Hemen sahilin oralarda beğeneceğini düşündüğüm gerçekten iyi bir lokanta var.
- There is a really good restaurant just off the beach that I think you'd enjoy.
Oh, buyur bakalım. Gördün mü? Tam olacağını söylediğim gibi oldu. Şimdi git ambulans çağır.
- Oh, there you go. See? It happened exactly like I said it would. Now go call the ambulance.
Bunu bana yanıtla. Onu orada gördün mü?
- Answer me this. Did you see her there?
Unzen dağı öylesine güzel bir yer ki birçok insan orayı ziyaret eder.
- Mt. Unzen is such a nice place that many people visit there.
Lütfen bugün orayı ziyaret et.
- Please visit there today.
Spend their good there it is reasonable.