Bu yol sizi oraya götürür.
- This road leads you there.
Oraya gitmeye çok hevesli.
- He is very eager to go there.
Onlar orada garip bir hayvan gördü.
- They saw a strange animal there.
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything in there?
Şurada gazete okuyan adam benim dayım.
- The man reading a paper over there is my uncle.
Parkta kuşlar burada şurada ötüyorlar.
- Birds are singing here and there in the park.
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
Evimin arkasında bir kilise var.
- There is a church at the back of my house.
Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
- In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
O konuda Tom'un yapabileceği hiçbir şey yok.
- There's nothing that Tom can do about that.
O konuda hiç şüphe yok.
- There's no mistaking about that.
O, oradaki kuleyi işaret etti.
- He pointed to the tower over there.
Biz oradaki masada oturabilir miyiz?
- Can we sit at the table over there?
İşte hocamız geliyor.
- There comes our teacher.
Bu işte bir bit yeniği var.
- There's something fishy going on.
Hemen sahilin oralarda beğeneceğini düşündüğüm gerçekten iyi bir lokanta var.
- There is a really good restaurant just off the beach that I think you'd enjoy.
Oralarda bir yerde bir zımba göremiyor musun?
- Can't you see a stapler somewhere around there?
Orada ne olduğunu gördün mü?
- Did you see what happened out there?
Bunu bana yanıtla. Onu orada gördün mü?
- Answer me this. Did you see her there?
Hazine için orayı burayı kazdılar.
- They dug here and there for treasure.
En az elli bin kişi orayı ziyaret etti.
- No fewer than fifty thousand people visited there.
Spend their good there it is reasonable.