turn to someone.
Ama ben duş musluğunu açmak için çalıştığımda, bu siyah kabarcıklı sıvı dışarı çıktı.
- But when I tried to turn the shower faucet, this black bubbly liquid came out.
Radyoyu açmak için butona bastım.
- I pressed the button to turn the radio on.
Bu tırtıl harika bir kelebeğe dönüşecek.
- This catterpillar will turn into a beautiful butterfly.
Ağaçların yaprakları sonbaharda sarıya döner.
- The leaves of the trees turn yellow in fall.
O, bu elbiseyi giydiği zaman beni heyecanlandırır.
- He turns me on when he wears those clothes.
O, aşkını heyecanlandırdı.
- She turned on her lover.
Bu tırtıl harika bir kelebeğe dönüşecek.
- This catterpillar will turn into a beautiful butterfly.
Modern bilim birçok olanaksızlıkları olanaklı hale dönüştürmüştür.
- Modern science has turned many impossibilities into possibilities.
Hükümet temel değişiklikler yapmalı.
- The government must make fundamental changes.
AIDS araştırma dünyasında yer alan tüm değişiklikleri takip edemem.
- I can't keep track of all the changes taking place in the world of AIDS research.
She had no one to turn to.
- Sie hatten niemanden, an den sie sich wenden konnte.
Tom doesn't know who to turn to.
- Tom weiß nicht, an wen sich zu wenden ist.