Televizyon seyretmek yerine, çocuklar dışarıda oynadılar.
- Instead of watching television, the children played outside.
Seyretmekten başka bir şey yapamadı.
- He could do nothing but watch.
Bu benim dün aldığım kol saati.
- This is the watch I bought yesterday.
Ona bir kol saati aldım.
- I got her a wrist watch.
Biz hangi programın açık olduğuna bakmaksızın televizyon izlemeye eğilimliyiz.
- We are apt to watch television, irrespective of what program is on.
Diğeri şekerleme yaparken bizden biri nöbet tutsun.
- Let one of us keep watch while another takes a nap.
İlk nöbeti ben alacağım.
- I'll take the first watch.
Jim bizi beklemesinin bir sakıncası olmayacağını söyledi.
- Jim said that he wouldn't mind waiting for us.
Beklemenin bir faydası yok.
- There's no point in waiting.
Tom dikkat etmemiz gereken potansiyel sorunların bir listesini yaptı.
- Tom made a list of potential problems that we should watch out for.
Onunla konuşurken lisanına dikkat etmelisin.
- You should watch your language when you talk to her.
Dan video gözetim görüntülerini izledi.
- Dan watched the video surveillance footage.
Dan'ı izleyen bir gözetim ekibi vardı.
- There was a surveillance team watching Dan.
Bütün gün televizyon izlemekten başka bir şey yapmaz.
- He does nothing but watch TV all day long.
Hasta olma sana en azından evde kalmak ve film izlemek için mükemmel bir bahane verir.
- At least being sick gives you the perfect excuse to stay home and watch movies.
Bir saat aldım ve ertesi gün onu kaybettim.
- I bought a watch and I lost it the next day.
Saatim on dakika ileri.
- My watch is ten minutes late.
Tom'un eşyalarıma bakmasını istedim.
- I asked Tom to watch my things.
Tom çocuklara bakmayı önerdi.
- Tom offered to watch the kids.
Seyretmek için favori sporun nedir?
- What's your favorite sport to watch?
Bir Fransız filmi seyretmek istiyorsun, değil mi?
- You want to watch a French movie, don't you?
Pokémon izleyerek büyüdüm.
- I grew up watching Pokemon.
Sovyet Rusya'sında, televizyon seyirciyi izler!
- In Soviet Russia, television watches the audience!
Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.
- Go out and breathe some fresh air instead of watching TV.
Diyelim ki, televizyon seyretmek dinlendirici olabilir.
- Granted, watching TV can be relaxing.
Gözlerinde gözyaşlarıyla TV izliyordu.
- She was watching TV with tears in her eyes.
Bir gün hayatın gözlerinin önünde hızla akıp gidecektir. Emin ol, izlemeye değer.
- One day your life will flash before your eyes. Make sure it's worth watching.
Bütün gece annesine nezaret etti.
- She watched over her mother all night.
Bekleme salonunda beş hasta vardı.
- Five patients were in the waiting room.
Bir otobüs beklerken, arkadaşımla buluştum.
- Waiting for a bus, I met my friend.
Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.
- The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.
Kütüphanenin önünde beni bekleyen bir arkadaşım var.
- I have a friend waiting for me in front of the library.
Code Lyoko'yu izlemeyi seviyorum.
- I like watching Code Lyoko.
Öğrenci öğretmenin onu izlemesine çok kızdı.
- The student became very nervous with the teacher watching him.
Öğrenci öğretmenin onu izlemesine çok kızdı.
- The student became very nervous with the teacher watching him.
Pokémon izleyerek büyüdüm.
- I grew up watching Pokemon.
Uzun bir süre beni bekleyerek durdu.
- She stood waiting for me for a long time.
Otobüs bekleyerek burada kalmaktansa yaya gitmeyi tercih ederim.
- I would rather go on foot than stay here waiting for the bus.
Pokémon izleyerek büyüdüm.
- I grew up watching Pokemon.
Tom tüm öğleden sonrayı havaalanında inip kalkan uçakları izleyerek geçirdi.
- Tom spent all afternoon at the airport watching the airplanes land and take off.
Dikkat etmek zorundasınız.
- You have to watch out.
Yılın bu zamanında çığlara dikkat etmek zorundasın.
- You have to watch out for avalanches at this time of the year.
Ondan eşyalarımı gözlemesini istedim.
- I asked him to watch my things.
Eşyalarımı gözlemesini istedim.
- I asked her to watch my things.
The second watch of the night began at midnight.
Put a little baking soda in some vinegar and watch what happens.
More people today carry a watch on their wrists than in their pockets.
Watch what you say.
So on the morne Sir Trystram, Sir Gareth and Sir Dynadan arose early and went unto Sir Palomydes chambir, and there they founde hym faste aslepe, for he had all nyght wacched .
He has to watch the kids that afternoon.
I'm tired of watching TV.
The watch stopped the travelers at the city gates.
You should watch that guy. He has a reputation for lying.
... I'm a little bit of a snob when it comes to watching ...
... >>Male #3: So, a question about the average user. So if somebody is sitting out watching ...