Sami çok dikkatliydi.
- Sami was very watchful.
Lütfen kaçmaya çalışma, çünkü düşmanının gözleri tetikte.
- Do not try to run away, please, because the eyes of your enemies are watchful.
Lütfen kaçmaya çalışma, çünkü düşmanının gözleri tetikte.
- Do not try to run away, please, because the eyes of your enemies are watchful.
Seyretmekten başka bir şey yapamadı.
- He could do nothing but watch.
Bir Fransız filmi seyretmek istiyorsun, değil mi?
- You want to watch a French movie, don't you?
Ona bir kol saati aldım.
- I got her a wrist watch.
Kol saatimi kaybettim.
- I have lost my watch.
Biz hangi programın açık olduğuna bakmaksızın televizyon izlemeye eğilimliyiz.
- We are apt to watch television, irrespective of what program is on.
İlk nöbeti ben alacağım.
- I'll take the first watch.
Diğeri şekerleme yaparken bizden biri nöbet tutsun.
- Let one of us keep watch while another takes a nap.
Onunla konuşurken lisanına dikkat etmelisin.
- You should watch your language when you talk to her.
Tom dikkat etmemiz gereken potansiyel sorunların bir listesini yaptı.
- Tom made a list of potential problems that we should watch out for.
Dan'ı izleyen bir gözetim ekibi vardı.
- There was a surveillance team watching Dan.
Dan video gözetim görüntülerini izledi.
- Dan watched the video surveillance footage.
Bütün gün televizyon izlemekten başka bir şey yapmaz.
- He does nothing but watch TV all day long.
Felicja, TV izlemekten hoşlanır.
- Felicja enjoys watching TV.
Kol saatimi kaybettim.
- I have lost my watch.
Bir saat aldım ve ertesi gün onu kaybettim.
- I bought a watch and I lost it the next day.
Bir UFO görmek istiyorsan, gökyüzüne bakmaya devam et.
- If you want to see a UFO, keep watching the skies.
Tom'un eşyalarıma bakmasını istedim.
- I asked Tom to watch my things.
Erkek kardeşim korku filmleri seyretmeyi sever.
- My brother likes watching scary movies.
Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.
- Go out and breathe some fresh air instead of watching TV.
Sovyet Rusya'sında, televizyon seyirciyi izler!
- In Soviet Russia, television watches the audience!
Pokémon izleyerek büyüdüm.
- I grew up watching Pokemon.
Kuş gözlemciliği güzel bir hobi.
- Bird watching is a nice hobby.
Gözlerinde gözyaşlarıyla TV izliyordu.
- She was watching TV with tears in her eyes.
Bütün gece annesine nezaret etti.
- She watched over her mother all night.
Yılın bu zamanında çığlara dikkat etmek zorundasın.
- You have to watch out for avalanches at this time of the year.
Dikkat etmek zorundasınız.
- You have to watch out.
Eşyalarımı gözlemesini istedim.
- I asked her to watch my things.
Anne bebek-bakıcısından çocukları gözlemesini rica etti.
- Mother asked the babysitter to watch the children.
The second watch of the night began at midnight.
Put a little baking soda in some vinegar and watch what happens.
More people today carry a watch on their wrists than in their pockets.
Watch what you say.
So on the morne Sir Trystram, Sir Gareth and Sir Dynadan arose early and went unto Sir Palomydes chambir, and there they founde hym faste aslepe, for he had all nyght wacched .
He has to watch the kids that afternoon.
I'm tired of watching TV.
The watch stopped the travelers at the city gates.
You should watch that guy. He has a reputation for lying.