Uzun bir bekleyiş olacak.
- It'll be a long wait.
Bu üç saatlik bir bekleyiş olacak.
- It's going to be a three-hour wait.
Otobüs bekleyerek burada kalmaktansa yaya gitmeyi tercih ederim.
- I would rather go on foot than stay here waiting for the bus.
Beklemek, gözlemek ve sessiz kalmak birçok savaşı önleyebilir.
- Waiting, observing, and keeping silent can avoid many wars.
O gelene kadar burada bekleyeceğim.
- I'll wait here until she comes.
Burada beklememen gerekir.
- You shouldn't wait here.