Beklemenin bir faydası yok.
- There's no point in waiting.
Jim bizi beklemesinin bir sakıncası olmayacağını söyledi.
- Jim said that he wouldn't mind waiting for us.
Biz hizmet edilmeyi bekliyoruz.
- We're waiting to be served.
Biz size hizmet ediyoruz.
- We've been waiting on you.
Bekleme salonunda beş hasta vardı.
- There were five patients in the waiting room.
Bekleme salonunda beş hasta vardı.
- Five patients were in the waiting room.
Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.
- The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.
Yemek için bekleyen insan sıraları eskisinden daha uzundu.
- The lines of people waiting for food were longer than before.
Seni bekleyerek tüm sabahı boşa harcadım.
- I wasted all morning waiting for you.
Otobüs bekleyerek burada kalmaktansa yaya gitmeyi tercih ederim.
- I would rather go on foot than stay here waiting for the bus.
Green glasses for hock, and excellent waiting at table.
In all ages, men have fought over words, without waiting to know what the words really signified.