Ondan hoşlanıyorum fakat aynı zamanda ona gerçekten inanmıyorum.
- I like him, but at the same time I don't really trust him.
Tom her gece aynı zamanda yatmaya gider.
- Tom goes to bed at the same time every night.
Bu arada, zaman tükeniyor.
- Meanwhile, time is running out.
Bu arada, bizimle kalabilirsin.
- Meanwhile, you can stay with us.
Binadaki herkes aynı anda çıkışa yöneldi.
- Everybody in the building headed for the exits at the same time.
Tom ve Mary her ikisi de aynı anda konuşmaya başladı.
- Tom and Mary both started talking at the same time.
Bu arada, bizimle kalabilirsin.
- Meanwhile, you can stay with us.
Bu arada, zaman tükeniyor.
- Meanwhile, time is running out.
Soğuk öyle ki kuşlar anında düştü.
- The frost was such that the birds fell on the fly.