The author's juxtaposition of the two characters highlights their differences, but also their similarities.
- Yazarın iki karakteri bir araya getirmesi, onların farklılıklarının yanı sıra onların benzerliklerini de vurguluyor.
The author's juxtaposition of the two characters highlights their flaws.
- Yazarın iki karakterinin yan yana koyulması onların kusurlarını vurguluyor.
In Esperanto, the penultimate syllable is stressed.
- Esperanto'da sondan bir önceki hece vurguludur.
We lay emphasis on the importance of being sincere.
- Biz samimi olmanın önemini vurgularız.
Where is the emphasis in the word Australia?
- Avustralya kelimesinde vurgu nerededir?
I stressed the point.
- Ben konuyu vurguladım.
I want to stress this point.
- Bu konuyu vurgulamak istiyorum.
The author's juxtaposition of the two characters highlights their flaws.
- Yazarın iki karakterinin yan yana koyulması onların kusurlarını vurguluyor.
Fadil's story was highlighted in several newspapers.
- Fadıl'ın hikayesi birkaç gazetede vurgulandı.
I stressed the point.
- Ben konuyu vurguladım.
However, stressed Vladimir Putin, today is another situation.
- Vladimir Putin vurguladı, ancak bugün başka bir durumdur.
In Esperanto, the second-to-last syllable is accentuated.
- Esperanto'da sondan ikinci hece vurguludur.
Where does the accent fall in the word Australia?
- Avustralya kelimesinde vurgu nereye düşer?
The doctor emphasized that the patient had only a few days.
- Doktor hastanın sadece birkaç günlük ömrü olduğunu vurguladı.
I want to emphasize this point in particular.
- Ben özellikle bu konuyu vurgulamak istiyorum.
I wrote down every phrase in his speech that he stressed.
- Konuşmasında vurguladığı her ifadeyi not aldım.
There was a statement in the Asahi newspaper yesterday or the day before stressing that you shouldn't quote Wikipedia.
- Dün ya da evvelsi gün Asahi gazetesinde Wikipedia'dan alıntı yapmamanız gerektiğini vurgulayan bir ifade vardı.