vur

listen to the pronunciation of vur
Турецкий язык - Английский Язык
struck

Tom struck the wall with his fist. - Tom yumruğu ile duvara vurdu.

The boxer struck his opponent hard. - Boksör rakibine sert vurdu.

{f} shot

The man who shot him was Sirhan Bishara Sirhan. - Onu vuran adam Sirhan Bişara Sirhandı.

The policeman was off duty when he was shot to death. - Polis vurularak öldürüldüğünde izinliydi.

{f} smitten

Dan was immediately smitten with Linda. - Dan hemen Linda'ya vuruldu.

He was smitten with your mother. - O senin annene vurulmuş.

{f} pounding

My heart is pounding so hard it feels like it's going to explode. - Kalbim o kadar çok sert vuruyor ki patlayacakmış gibi geliyor.

I asked Tom to stop pounding on the wall. - Tom'un duvara vurmasını bırakmasını istedim.

{f} slap
{f} hit

We were afraid that we might be hit by a bullet, so we ran downstairs. - Biz bir mermi tarafından vurulabileceğimizden korkuyorduk, bu yüzden aşağıya koştuk.

If it had not been for his timely hit, our team would have lost the game. - Zamanında vuruş olmasaydı, bizim takım oyunu kaybetmiş olurdu.

{f} beating

The rain is beating against the windows. - Yağmur pencerelere vuruyor.

The rain was beating against the windows. - Yağmur pencerelere vuruyordu.

{f} batting

He has a high batting average. - Onun yüksek bir topa vuruş averajı vardır.

{f} flick
{f} knock

Hold on, someone is knocking at my door. - Bekle , biri kapıma vuruyor.

Tom knocked Mary down. - Tom Mary'ye vurup yere serdi.

{f} thwack
{f} striking

It was a bright cold day in April, and the clocks were striking thirteen. - Nisanda aydınlık soğuk bir gündü ve saat on üçü vuruyordu.

{f} clout
{f} smote
{f} swipe
{f} beaten

Have you ever beaten your dog? - Hiç köpeğine vurdun mu?

I've never beaten Tom. - Ben hiç Tom'a vurmadım.

{f} thump
{f} hitting

Tom didn't blame Mary for hitting John. - Tom, John'a vurduğu için Mary'yi suçlamadı.

Ow! Yukiko! That hurts! Quit hitting me with your fists! - Ooo! Yukiko! O acıtıyor! Bana yumruklarınla vurmaktan vazgeç!

{f} sock
whacked

Tom whacked the dog with his cane. - Tom bastonu ile köpeğe vurdu.

whacking
battering
{f} beat

The rain beats against the window pane. - Yağmur pencere camına vuruyor.

Have you ever beaten your dog? - Hiç köpeğine vurdun mu?

vur kaç
hit-and-run
Vur abalıya
Hit a man when he's down
vur kaç taktiği uygulayan
tip and run
vur kaç taktiği uygulayan gerilla
tip and run raider
vur patlasın çal oynasın eğlenmek
to live it up, to have a wild time
Ağzına vur lokmasını al
He can't say boo to a goose
hangi taş pekse/katıysa, başını ona vur
(Konuşma Dili) 1. Nothing can be done to help you; and if you don't believe me, go ask my boss. 2. You're to blame for the mess you're in, so don't come crying to me! Seni/Sizi
kafasına vur, ekmeğini elinden al
(Konuşma Dili) He is so meek you can walk all over him
vur
Избранное