Tom oy vermek için yeterince yaşlı değil.
- Tom isn't old enough to vote.
O, oy vermek için yeterince yaşlı değil.
- He is not old enough to vote.
Tom, Mary'nin oy kullanmak için çok genç olduğunu söyledi.
- Tom said Mary was too young to vote.
Oy kullanmak için yeterince yaşlı değil misin?
- Aren't you old enough to vote?
Hızlı bir karar için endişeli olduğundan, başkan bir oy için çağrıda bulundu.
- Anxious for a quick decision, the chairman called for a vote.
Kazanana karar vermek için oy kullanacağız.
- We will vote to decide the winner.
Hiç kimse bütçeyi oylamayacak.
- No one will vote for the budget.
Kurultay tekrar oylama yaptı.
- The convention voted again.
Yeni yasa dini azınlıkları oy verme haklarından mahrum edecek.
- The new law will deprive religious minorities of their right to vote.
Nasıl oy vereceklerine dair küçücük soru vardı.
- There was little question how they would vote.
Seçim sonucunun yakın olacağı herkes tarafından biliniyordu.
- It was clear to everyone that the vote would be close.
Her eyaletin, sadece bir oy hakkı vardı.
- Each state had just one vote.
Herkesin oy hakkını kullanması gerekir.
- Everyone should exercise their right to vote.
The depository may vote shares on behalf of investors who have not submitted instruction to the bank.
The Supreme Court upheld the principle of one person, one vote.
... And 400,000 thousand votes were cast to pick-- 400,000? ...
... >>Kevin Allocca: This was a popular -- a lot of votes for this question. This is from quadraticfomulaabc ...