Bana ders anlatmak zorunda değilsin.
- You don't have to lecture me.
Onun dersleri korkunç sıkıcı.
- His lectures are terribly boring.
Dersi not alırken dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
- I advise you to be careful in making notes for the lecture.
Bilimci evrenin yapısı üzerine bir ders verdi.
- The scientist gave a lecture on the structure of the universe.
Ben edebiyat üzerine ders vereceğim.
- I will lecture on literature.
Okutman döndüğünde o gizlice sınıftan kaçtı.
- When the lecturer turned round, he sneaked out of the classroom.
Özellikle, ben bir üniversite okutmanıyım.
- Specifically, I'm a university lecturer.
The data suggest that the optimum length of a lecture may be 30 instead of 60 minutes.
- Die Sachverhalte deuten an, dass die optimale Dauer einer Vorlesung 30 statt 60 Minuten wäre.
The lecture starts at 8 o' clock.
- Die Vorlesung fängt um 8.00 Uhr an.