Ken sonunda yapmak için yola çıktığı şeyi başardı.
- Ken finally accomplished what he set out to do.
Tom yapmak için başladığı her şeyi başarabildi.
- Tom was able to accomplish everything he'd set out to do.
O başladığı şeyi sonuçlandırır.
- He accomplishes whatever he sets out to do.
İyiyi başarmak için kötülük yapmak gerekli değil.
- It's not necessary to do evil in order to accomplish good.
Söylemek kolaydır ve başarmak zordur.
- It is easy to say and hard to accomplish.
Lindbergh'in tek başına sürekli transatlantik uçuşu kayda değer bir başarıydı.
- Lindbergh's solo nonstop transatlantic flight was a remarkable accomplishment.
Fred başarmak istediği amaçlardan karısına bahsetti.
- Fred told his wife about the goals that he wanted to accomplish.