Tom went window-shopping.
- Tom bir şey almadan vitrinleri gezdi.
She stopped looking at the show window.
- Teşhir vitrine bakmaktan vazgeçti.
I saw Mary looking into a show window.
- Mary'nin bir vitrine baktığını gördüm.
She looked in at the show window.
- O, teşhir vitrinine göz attı.
The shop window was broken by a stone.
- Vitrin bir taşla kırıldı.
He pressed his face against the shop window.
- Yüzünü vitrine bastırdı.